“Halkın söz hakkı sadece ‘sandık’tan ibaret değildir”

GÜNDEM 28.04.2014 15:57:14 0
“Halkın söz hakkı sadece ‘sandık’tan ibaret değildir”

Hukuk Devleti tanımında halkın ve yöneticilerin hukuk kurallarına ‘’birlikte ve aynı oranda’’ tabi olduğunun altını çizen Elibol: “Bizde halk hukuka tabi, ancak devlet hukuktan üstün, böyle hukuk devleti olunamaz” dedi.

Türkiye’de siyasi arenada demokrasi ve hukuk devleti kavramlarını değerlendirmeden önce 30 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarını yorumlayan Gaziantep Baro Başkanı Ali Elibol sandığa giden herkesin sonuca saygılı olması gerektiğini ifade etti. Gaziantep’in Türkiye’deki diğer şehirlere nazaran daha uygar ve demokratik bir seçim ortamı geçirdiğini söyleyen Elibol: “Ben Türkiye’deki diğer şehirlere göre Gazi şehrimizde çok daha uygar ve demokratik bir seçim yarışı olduğunu gözlemledim ve bundan son derece memnun oldum. İnşallah Fatma Hanım’ın açıkladığı 1027  proje Ankara’daki güçlü nüfuzu sayesinde eksiksiz olarak Gaziantep’e kazandırılacaktır. AKP’de çoğunluk iktidarı olması Fatma Hanım’ın orda elinin güçlü olması şehrimiz için büyük avantajdır. Bu avantaj lehimize kullanılıp hizmet olarak kazanıma dönüşebilir. Bu yolda Fatma Hanım’ın Allah yolunu açık etsin diyor, başarılar diliyorum’’ şeklinde konuştu.

Gaziantep Barosu seçimlerde ince eledi sık dokudu

Yerel seçimler öncesinde Gaziantep Barosu olarak siyasi partileri nasıl değerlendirdiklerine de değinen Elibol: ‘’biz Gaziantep barosu olarak 30 Mart yerel seçimlerinden önce Gaziantep Büyükşehir belediye başkan adaylarının rutin seçim ziyaretleri yerine daha verimli bir şey yapmaya karar verdik. Belirli tarihlerde adaylarla karşılıklı mutabakat sağlanarak Adliye Sarayındaki Baro Salonumuzda adayların projelerini detaylarıyla dinlemek istedik. Çünkü Avukatlar toplumun en diri kesimidir. Avukatların işi sadece cübbe giymek değildir, bizlerin toplum nezdinde aydın olma misyonu vardır. Demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine hem bireysel olarak saygı göstermek zorundayız hem de bu unsurlara toplumun her kesiminin saygı duyması için dikkatli ve diri olmak zorundayız. Bu nedenle adayları ve projelerini dikkatle dinleyip kanaat önderi olarak iyi değerlendirmek istedik.

Demokrasi ‘’savunma’’nın yaşam alanıdır. Demokrasinin olmadığı bir yerde kimsenin hakkını savunamazsınız. Bizler yargının devlet ayağı değil toplum ayağıyız. Bizler demokrasi ve hukukun üstünlüğü noktasındaki ihlallerin farkındalığı içerisinde bu unsurların savunuculuğu görevini üstleniriz. Bu çerçevede adayları olan siyasi partiler bizimle bu konuda fikirbirliğine vararak farklı tarihlerde gelerek sunumlarını gerçekleştirdiler. Çok da verimli oldu. Yapılan toplantılar neticesinde en çok taktire şayan davranış tüm siyasi partilerin ortak kararıyla görüntü ve gürültü kirliliğinin önüne geçmenin amaçlandığı uygulamaları oldu. Toplumsal huzur  için tüm siyasi partilerin aldığı bu ortak karar yerel yönetimlerde toplumsal huzur için birlikte hareket etmenin güzelliği açısından olumlu örnek teşkil etmiştir’’ şeklinde konuştu.

17 Aralık ‘’acı bir milad’’tır

Yerel seçimlerin siyasi liderlerin söylemleri nedeniyle çok gergin bir toplumsal strese neden olduğunu ifade eden Elibol: ‘’yapılan 30 Mart seçimleri aslında mahalli idareler seçimiydi ancak gerek başbakan gerek muhalefet partilerinin sayın genel başkanlarının tutumu ve söylemleri sebebiyle daha çok bir genel seçim yada referendum seçimiymişçesine hissettirildi. Halk da doğal olarak öyle bir seçim yaşadı. Bilhassa 17 Aralık operasyonu hangi taraftan bakarsanız bakın Türkiye için bizim de siyasi arena da çok tasvip etmediğimiz durumların yaşandığı acı bir milad oldu. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en üst kademesindeki yöneticilerin, aşırı kırıcı ayrıştırıcı ve üzücü üsluplarla birbirlerine hakaret boyutuna gelecek söylemler nedeniyle en masum vatandaşın bile hayatını etkileyen bir gerginlik ve cinnet ortamının hakim olduğu bir süreç yaşanmıştır. Bizim temennimiz bunun bir seçim dönemi gerginliği olarak kalması ve daha fazla gerginlik ortamına müsaade edilmemesidir. Çünkü politikacıların amacı sükuneti refahı sağlamak toplumu birleştirmek olmalıdır’’ dedi.

Devlet ‘’İNSAN’’ tarafından yönetilir

Demokrasi ve Hukuk kavramlarının çok bıçak sırtı ve önemli toplumsal değerler olduğunu ifade eden Elibol şöyle konuştu:

Dünyada artık bütün çağdaş ülkeler kalkınma planlarını hukuk timeline oturturlar. Demokrasiler sadece sandıktan ibaret değildir. Demokrasi hukukun üstünlüğüyle taçlandığı zaman ancak bir ulusu kalkındırabilir. Örneğin baktığınız zaman Hitler, Mussolini, Franco gibi yöneticiler de demokratik seçimlerle, sandıkla yönetime gelmiştir. Ancak demokrasileri hukukun üstünlüğü çerçevesinde yapılanmadığı için hukuksuz bir şekilde dünyayı rahatça kana bulayabildiler. Ülkeler sonuçta ne olursa olsun ‘’insanlar’’ tarafından yönetilir. Ve seçilmiş bir kişi üzerinde kendinden mutlak üstün bir hukuk yapısıyla kontrol mekanizması oluşturmamış iseniz yönetenin bir süre sonra tek erk’in kendisi olduğuna inanıp mutlak güç olduğu psikolojisiyle ile kendi hukukunu yazmasına izin vermiş oluyorsunuz. Çünkü yürütme gücü korkunç bir erk’tir. Elinize geçen mutlak bir yürütme gücü sayesinde muhteris hamlelere çok müsait hale gelebilirsiniz.

Halkın söz hakkı sadece ‘sandık’tan ibaret değildir

İki seçim arasında halkın söz hakkı olmadığı, halkın sadece sandıkta konuşabildiği şiarıyla yönetim anlayışı artık çağdışı hale gelmiştir. Bu söylediklerim A partisi B partisi için değil genel sonuçlardır. Halkın söz hakkını iletebilmesi için en verimli taşıyıcı medyadır. Bu yüzden medya bağımsız olmalıdır, etik olmalıdır. Çünkü o halkın sesi olmak için vardır ve bunu unutmamalıdır. Siyasi güç ise buna imkan sağlamalı engel olmamalıdır.

Kendini 'denetletmeyen sistem’’ hukuki olamaz

 Demokrasi ve Hukuk kavramlarının Dünya ve Türkiye açısından değerlendiren Elibol: ’’Demokrasiler üç ana erk üzerine kuruludur yasam yürütme yargı. Bu üç önemli kuvvetin ayrılığı demokrasiyi demokrasi yapan bir nevi çapraz bağımsız güç yönetimidir. Bizim ülkemizde şuan bunun biraz sulandırılmış, yıpratılmış halini görmekteyiz. Çünkü yasama gücünü elinde bulunduran siyasi parti diğer tüm güçleri elinde bulundurabiliyor, yasamayı da elinde tutuyor, yürütmeyi de elinde tutuyor, böylece yasama ve yürütme içiçe oluyor  dolayısıyla bağımsız hukuka izin verilmeyen bir yargı sistemi oluşuyor. Çapraz denetleme mekanizması işte burada tıkandığı için demokrasinin ana kuralı kuvvetler ayrılığı ilkesi işlemeyince demokrasi yara almış ve tam olarak tecelli etmemiş oluyor.

İktidardaki parti kim olursa olsun yasama erkinin başındaki isim olduğu için kendi kendini denetleyemeyeceğinden dolayı yasama denetimi imkansız hale geliyor. Bunun engellenmesi için yasama ve yürütmenin denetim mekanizmasının etkiye kapalı ve tamamen bağımsız olması gerekiyor. Bu bağımsızlık için yasama erkinden bir yada daha fazla üyenin bu denetleme mekanizmasının içinde yer almaması gerekir. Bugün baktığınız zaman Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) bünyesinde Adalet Bakanı ve Bakanlık Müsteşarı yer almaktadır.

Hükümetler ve iktidarlar kendilerini denetleyen başka güçler istemezler nitekim bu çerçevede devlet harcamalarını denetleyen Sayıştay tamamen devre dışı bırakılmıştır. Aynı şekilde HSYK’ya yapılan köklü müdahale çok büyük bir tehlike arz etmektedir. Adalet Bakanlığı artık ‘’özel yetkili bakanlık’’ haline gelmiştir. Mesela şuandaki Hakimler ve Savcıların denetimini gerçekleştiren müfettişlerin belirlenmesi tamamen Adalet Bakanlığı yetkisinde yer alıyor. Bakan istediği savcıyı hakimi denetletip istediğini denetlemeden muaf tutabiliyor.  Burada yargının bağımsızlığı büyük yara alarak kan kaybetmeye başladı.

 Hukukçu HALKI değil HAKKI referans alır

 Halkın nabzı siyasetçiler için birincil önceliktir. Çünkü onlara o gücü halk vermiştir. Halkın iradesiyle o güce haiz olmuşlardır. Oysa yargı makamı için halkın teveccühü ve nabzı hiç önemli değildir. Olmamalıdır da. Çünkü yargı makamının yegane ve temel kılavuzu hukuktur, kanundur. Kimin ne menfaatinin olduğu, kimin ne düşüneceği, kimi alkışlayacağın, kimin eleştireceği yargı makamının umrunda değildir ve asla olmamalıdır. Bu hukukun temel kuralıdır. Onun için Yunan mitolojisinde adalet tanrıçası olan Themis’in gözü kapalıdır. Yargıladığı kişinin kim olduğunu asla bilmez sadece hukuku uygular. Bu minvalde yargı ile uğraşanların sonuç olarak mutlaka zarar gördüklerini söylemek yanlış olmaz. Ben 36 yıllık meslek hayatımda yargıya müdahale edip kazananı hiç görmedim. Demokraside sorunlar, yine demokrasi ile çözülür. Demokrasi dışı çözümlere başvurdukça yeni suçlara karışmak zorunda kalırsınız.

Biz Türkiye olarak hala henüz demokrasiyi içselleştiremedik, demokrasi dışı arayışlar müdahaleler hala devam ediyor.

 

Aramızdan Ayrılanlar 03.04.2024


ARAMIZDAN AYRILANLAR

Aramızdan Ayrılanlar 20.03.2024


ARAMIZDAN AYRILANLAR

Aramızdan Ayrılanlar 17.02.2024


ARAMIZDAN AYRILANLAR

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor