Obeziteyi, vücutta sağlığı bozacak ölçüde aşırı yağ birikimi olarak tanımlayan Başkülekçi, çocukluk döneminin en sık görülen kronik hastalıklarından biri olduğunu ifade etti. Obezitenin genetik, fizyolojik, sosyokültürel, çevresel, psikolojik ve beslenmeye bağlı birçok faktörden etkilendiğini söyledi. Çocukluk çağı obezitesinin büyük oranda beslenme ve hareketsiz yaşam tarzıyla ilişkili olduğunu belirten Başkülekçi, bu durumun sadece yetişkinleri değil, çocukları ve gençleri de etkilediğini dile getirdi.
Son yıllarda artan teknolojiyle birlikte yaşam tarzındaki değişimlerin fiziksel aktiviteyi azalttığını ve modern beslenme alışkanlıklarının obeziteyi tetiklediğini vurguladı. Uzun süre televizyon izleme, bilgisayar ve telefon kullanma gibi hareketsiz aktivitelerin yanı sıra dışarıda yapılan beslenme alışkanlıkları, şekerli ve yağlı gıdaların tüketiminin artması gibi faktörler obezite riskini artırıyor.
Başkülekçi, “Yaşamın ilk yıllarında oluşan beslenme alışkanlıkları, anne sütü ile beslenme süresi, tamamlayıcı besinlerin türü ve miktarı da obeziteyi etkiliyor. Aile içindeki ilişkiler, ev ortamındaki problemler ve çocukların ruhsal durumu da beslenme bozukluklarına neden olabiliyor,” dedi.
Obezitenin ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini ve bu konuda ailelerin büyük bir sorumluluğa sahip olduğunu belirten Başkülekçi, “Obezite, endokrin, kardiyovasküler, solunum, gastrointestinal sistemler ile psikososyal durum üzerinde olumsuz etkiler oluşturuyor. Çocuklarda obeziteyle mücadelede, aileler, diyetisyenler, hekimler, psikologlar ve öğretmenlerden oluşan bir ekip çalışmasının son derece önemli,” şeklinde konuştu.