Olay, 2020 yılında Sariye Ceyran’ın huzurevine teslim edilmesiyle başladı. Ceyran, 18 Haziran 2024’te İstanbul’dan gelen bir telefonla, ablasının öldüğüne dair bilgilendirildi. Arayan kişi, cenazenin alınmaması durumunda kimsesizler mezarlığına gömüleceğini söyledi. Ceyran, kendisine verilen bilgileri doğruladıktan sonra iki oğlunu İstanbul’a gönderdi.
İstanbul’da cenazeyi alan oğulları, cenazeyi teşhis edemediler. Gaziantep’e döndüklerinde cenaze, yıkama işleminin ardından Ceyran’a gösterildi. Ancak Ceyran, ablasını tam olarak teşhis edemedi ve cenazeyi Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde toprağa verdi.
Üç ay sonra Yavuzeli’ndeki huzurevinden aranan Ceyran, ablasının yaşadığını öğrendi. Huzurevine gittiğinde ablasını karşısında görünce büyük bir şok yaşadı. Ceyran, “Aylardır ablamı ölü biliyordum ama defnettiğimiz cenaze başkasına ait” dedi.
Olayın ardından Abdurrahman Ceyran, cenazeyi defnettiği kişiye ait olanların gelmesini ve cenazenin tespit edilmesini talep etti. Ceyran, “Defnettiğimiz cenazenin sahibi kimse gelsin alsın. Ablam sağdır” diyerek yetkililere çağrıda bulundu.