Çocukların gelişim dönemlerinde konuşma bozukluklarının önemli bir sorun olduğunu vurgulayan Demir, terapi yöntemlerinin çeşitliliği sayesinde her bireyin ihtiyaçlarına özel çözümler sunulması gerektiğinin altını çizdi. Demir, konuşma bozukluklarının tek bir nedene bağlı olmadığını, bu konuda kapsamlı bir değerlendirme yapılmasının önemine dikkat çekti.
Demir, “Dil ve konuşma terapistleri, bireylerin iletişim, dil, konuşma, ses ve yutma bozukluklarını değerlendiren sağlık çalışanlarıdır. Kekemelik, hızlı konuşma bozuklukları, otizm ve Down sendromu gibi durumlar, bireylerin iletişim becerilerini geliştirmede önemli bir rol oynamaktadır” dedi. Ayrıca, günümüzde yeterli uyarana maruz kalmayan bireylerde dil ve konuşma becerilerinde gerileme görülebileceğini belirtti.
Erken değerlendirmenin önemine de değinen Demir, “Dil gelişimi, bireyin sosyal iletişim becerilerini artırır. Ancak ekran maruziyetinin fazla olması, bireylerin dış dünyadan kopmasına neden olmaktadır. Bu durum, sosyal etkileşim azalmasıyla birlikte dil ve konuşma bozukluklarına yol açabilir” ifadelerini kullandı.
Demir, terapinin başlangıcında bireylerin doğum öncesi, doğum anı ve sonrası bilgilerin toplandığını, ayrıca aile bireyleri arasında benzer bozukluklar olup olmadığının da değerlendirildiğini sözlerine ekledi. Erken tanı ve değerlendirme sürecinin dil ve konuşma terapisi için kritik bir rol oynadığını vurguladı. Ebeveynlerin, çocuklarında herhangi bir eksiklik fark ettiklerinde en yakın dil ve konuşma terapistine başvurmalarının önemine dikkat çekti.