29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun

23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla Türk ulusunun yaşamında yeni bir dönem başlamış oluyordu. Artık halkın temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde hiçbir güç yoktu. Meclis Anadolu’yu düşman işgalinden kurtarmak için geceli gündüzlü çalışırken bir yandan da devlet ve toplum yaşamında belirleyici olan temel yasaları yapıyordu. 20 Ocak 1921’de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olduğunu açıkça ilan etmişti. Bundan bir süre sonra da geleneksel Osmanlı sisteminin temel dayanağı olan saltanatı 1 Kasım 1922’de kaldırmıştı. 

Yürürlükteki sistem adı konmamış bir cumhuriyetti. Millî Mücadele’yi başarıyla tamamlayarak düşmanı yurttan atan, saltanatı kaldıran, Lozan barış görüşmelerini başlatan Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Nisan 1923’te yeniden seçimlere gitme kararı almış ve yapılan seçimlerden sonra yeni Meclis 11 Ağustos 1923’te açılmıştır. Lozan Antlaşması onaylandıktan, Ankara başkent yapıldıktan, Anadolu Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu 9 Eylül 1923’te Halk Partisine dönüştürüldükten sonra sıra rejimin adının konmasına gelmişti. Çünkü yürürlükte bulunan sistem meclis hükûmeti sistemiydi. Bu sistemde devlet başkanlığı görevi Meclis Başkanlığınca yürütülüyordu. Hükûmet üyeleri Meclisten tek tek seçiliyordu. Dolayısıyla aralarında bir birlik olmayabiliyordu. Ülkeyi çağdaş dünyanın bir parçası hâline getirebilmek için hükûmetin etkin ve kendi içinde tutarlı olması zorunluydu. Ancak milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu üyeleri olmasına rağmen hükûmete karşı tavırlarında anlaşmazlık olabiliyor, ayrıca kimi hükûmet üyeleri de sık sık eleştiriye uğrayabiliyordu. Bu durum ise hükûmetin uyum içinde çalışmasını ve istifa eden hükûmetin yerine yenisinin kurulmasını zorlaştırıyordu. Nitekim Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ekim 1923 akşamı Çankaya’da Kâzım Paşa (Özalp), İsmet Paşa (İnönü), Fethi Bey, Rize Milletvekili Fuat Bey ve Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey’in yer aldığı bir toplantıda “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.” diyerek bir süreden beri üzerinde çalıştığı cumhuriyet yönetimine geçme düşüncesini açıkladı. Toplantıda bulunanlar bu kararı onayladıktan sonra bunun yöntemi üzerinde görüş alışverişinde bulunuldu.

Toplantı sonrasında Atatürk, İsmet Paşa ile çalışarak Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun bazı maddelerinde yapılacak değişiklikleri kararlaştırdılar. Buna göre; Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun birinci maddesinin sonuna, “Türkiye devletinin hükûmet şekli cumhuriyettir.” cümlesi eklendi. Anayasa’nın sekizinci ve dokuzuncu maddeleri de şöyle değiştirildi: “Türkiye Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi yeni Cumhurbaşkanı’nın seçilmesine kadar devam eder. Görev süresi biten Cumhurbaşkanı yeniden seçilebilir. Türkiye Cumhurbaşkanı devletin başkanıdır. Bu sıfatla gerekli gördükçe Meclise ve hükûmete başkanlık eder. Başvekil, Cumhurbaşkanı tarafından ve Meclis üyeleri arasından seçilir. Diğer vekiller, Başvekil tarafından yine Meclis üyeleri arasından seçildikten sonra tümünü Cumhurbaşkanı, Meclisin onayına sunar. Meclis toplantı hâlinde değilse onaylama Meclisin toplantısına bırakılır.”

Ertesi gün hazırlanan teklif Parti Grubu toplantısında ele alındı. Teklif ve önerilen maddeler tek tek oylanarak kabul edildi. Ardından Parti Grubu toplantısı bitirilerek Meclis toplantısına geçildi. Teklif, Kanun-u Esasi Encümenine gönderildi. Burada “Türkiye Devleti’nin dini İslam’dır.”, “Resmî dili Türkçedir.” ibareleri eklendi. İvedi olarak görüşülen teklif “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri arasında alkışlarla kabul edildi (29 Ekim 1923). Ardından Cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi ve Mustafa Kemal Paşa katılanların oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı 30 Ekim 1923’te de İsmet Paşa’yı Başbakan olarak atadı. Cumhuriyet’in ilan edildiği gece telgrafla yurdun dört bir yanına bildirildi. Halk coşkuyla Cumhuriyet’in ilanını kutladı.

Cumhuriyeti, “yeni ve sağlam esaslarıyla, Türk milletini güvenli ve sağlam bir gelecek yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik bakımından büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.” diye tanımlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere aziz vatanımızın bütünlüğü ve bağımsızlığı için canlarını ortaya koyan aziz şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor, tüm milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı en içten duygularla kutluyoruz.

Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı

Exit mobile version