Türkiye’de antidemokratik yasalar ve sıkça yapılan darbeler nedeniyle uzun soluklu siyasi partilerin olduğunu görmedik ama uzun soluklu siyasi fikirlerin sürdüğünü çok gördük. Bir de hiç değişmeyen siyasi parti başkanlarını.
Ve elbette ki, tarihin tozlu raflarına kaldırılan parti tabelalarından birisi hariç…
Demokratik bir seçimle işbaşına gelme şansını bulamamasına rağmen, tabelası hiç inmeyen, sürekli desteklenen bu parti; Cumhuriyet Halk Partisidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda yapılan bir yanlış, 89 yıldır düzeltilemiyor.
“Bu ülkeye parti lazımsa, onu da biz kurarız” anlayışıyla Cumhuriyet Halk Partisi’ni kuran Atatürk, tek partiyi “iki büyük eserimden birisi” diye sunmuştu.
Diğer eseriyse cumhuriyetti.
Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmaya pek vakti de olmadı, ömrü de yetmedi.
Ömrü yetseydi yapar mıydı bilemem ama demokrasiler de tek parti zihniyetinin olmayacağını iyi bilmesi gerekirdi.
Belki parti değişmişti, belki her zaman CHP’nin başında bulunacak bir Atatürk olmamıştı.
Belki şöyleydi, belki böyleydi diyecek çok şey olsa da, kurulduğu ilk günden bu yana tek değişmeyen halkın destek vermemesiydi.
Çok partili sisteme geçmeden önce de, geçtikten sonra da adı “zulümle” birlikte anılan CHP, bir türlü “normal şartlarda” iktidar olamadı.
Tek partiyken bile “açık oy, gizli tasnif” yapılacak kadar kendine güveni olmayan, halkın gönlünde yer etmeyen, baskı ve zorbalıkla ülke yönetiminde bulunan bir partiydi.
Atatürk, büyük ihtimalle olacakları gördüğü için üçüncü büyük eseri olan İş Bankası’nı da kurarak, halkın parasını “bir partiye aktarma” yanlışına da düştü.
Böylece diğer partilere halk, “halkın partisi” diye yansıtılan CHP’yi ise İş Bankası ayakta tutacaktı.
Ve böylece “adil bir yarış” yapılacaktı.
Buna rağmen de İş Bankası, hiçbir zaman CHP’yi kurtaramadı.
Her darbe döneminde kapatılan siyasi partilere rağmen, CHP, “mirasçı” olarak ortaya çıktı, hak etmediği bir parayı, antidemokratik şekilde aldı.
Sırf bu para yüzünden CHP’nin varlığını sürdürdüğünü söylesem yanlış olur.
Çünkü, CHP’nin bir başka yönü daha vardı; Karanlıklar Partisi…
Derin güçlerin sürekli oyun oynaması, kaset savaşlarının genel başkan değişmesi hep bu nedenledir.
CHP’de “resmi yönetim”in dışın da “gerçek sahipler”in olduğu iddiası, partinin halkla buluşmasının önünde ki en büyük engeldir.
Bir partinin mensuplarının dışında sahiplerinin olduğu iddiası, o partide görev yapanların “söyleneni yapan” olduğunun da aslında açık bir deliliydi.
Bu nedenledir ki, günü birlik siyaset yapılıyor, dün söylenenden bugün vaz geçiliyor, çizgiyi aşan parti yönetimi alaşağı ediliyordu.
Bütün bu koruma ve kollamaya rağmen, partiyi halka sevdiremediler.
Belli bir kesimin dışında partiyi omuzlayan da olmadı, içten gelerek oy veren de.
89 yıl içerisinde “şunu da yaptı” diye övünerek anlatacağı bir projesinin, yatırımının, demokrasiye katkısının olmaması, milletin gönlünde yer etmemesinin tek sebebi değildir.
Asıl sebep “zulümle” birlikte anılan bir geçmişinin olmasıdır.
İstiklal Mahkemeleriyle başlayan zulümlerine, camileri ambar yapma, Kur’an’a el uzatma, Ezan’ı Türkçeleştirerek susturma, inançlara pranga vurmaya çabalama ve daha neler nelerle sürdü gitti.
İnsanların bir birinden korktuğu, izin vermedikleri her türlü düşüncenin suç sayıldığı, tutuklamaların sıradanlaştığı, sesi gür çıkanların üzerine bomba yağdırdığı puslu dönemlerdi.
Sadece bu değil elbet, yakın tarihe geldiğimizde de “katı laik” uygulamalarıyla insanlara kan kusturan, darbelere verdiği destekle millete zulmeden, Ergenekon gibi yasadışı oluşumların avukatlığını yaparak, “normal” işleyişten haz etmediğini göstermesi de gönüllerde yer edememesinin başlıca sebeplerindendir.
Siyaset üretemeyen, Anaysa Mahkemesi’nde çözüm aramaktan öte bir çabanın içine girmeyen, bu mahkemeye götürülenlerin ise neredeyse tamamının halkın menfaatine olması da, CHP’nin halkın gönlünde yer bulamamasının esas sebebidir.
Halkçı olup, halka karşı duran CHP, aynı zamanda solcu olup, sol fikirlere muhalif bir çizgide yol yürümesiyle de şaşırtmaktadır.
Her seferinde “Yeni CHP” adıyla “Değişmeyen CHP”yi halka kabul ettirenler bilmelidir ki, 89 yıl boyunca halkın gönlünde taht kuramamak, bir siyasi parti için acınacak durumdur.
Umuyorum ki, 90’ıncı yılında “Yeni CHP” yalanına sarılmadan, halkla buluşan, halkın değerlerini önemseyen, milletin derdiyle dertlenen, sevinciyle mutlu olan bir parti konumuna yükselir.
Zor değil aslında ama imkânsız eden nedenler, karanlıklarda saklı!
Twitimden seçmeler
Bir tek kişinin öl mesiyle, bütün dünyanın benim olacağını bilsem, bütün dünyayı teper, bir cana sarılırım.