Hükümet ile Memur Sendikaları arasında devam eden Sözleşme sürecinde verilen zam oranlarına karşı, öğretmenler dahil kamu çalışanları 1 gün iş bırakma eylemi yaparak sert tepki gösterdiler.
Kamu-Sen, Kesk ve Birleşik İş Konfederasyonlarına mensup sendikaları tarafından önceki gün yapılan ortak basın açıklamasında Hükümeti topa tutan Sendikalar, “Kamu çalışanlarını açlık sınrında bir yaşama mahküm eden iktidar, geçen yıl yaz döneminde hal edilmesi gereken toplu sözleşme sürecini yasal alt yapısını oluşturmak için elini kıpırdatmamıştır.” dediler.
Sendikalar adına açıklamayı Eğitim Sen Besni şube başkanı Hüseyin Horuz yaptı.
Açıklamada şunlara yer verildi:
Bu güne kadar sarkmış olması bile vahim bir durum olan sözleşme süreci, Hükümetin kamu çalışanlarına sunduğu teklif ile çok daha vahim bir hal aldı. 2010 yılında yapılan refarandum ile kamu çalışanlarına tanınan toplu sözleşme hakkının bin türlü bahane ile savsaklanarak bugünlere getirilmesini ustalık dönemindeki maharetle beceren hükümetin gerçekleşen enflasyon rakamları, doğalgaza yapılan zamlar ve ve büyük bir övünçle dillendiren geçen yıla ait büyüme rakamları ortada iken kamu çalışanlarına 3+3 lük bir teklif edebilmiş olması hangi gerekçenin arkasına yaslanırsa yaslansın kabul edilmez. Kamu çalışanlarını açlık sınrında bir yaşama mahküm eden iktidar, geçen yıl yaz döneminde hal edilmesi gereken toplu sözleşme sürecini yasal alt yapısını oluşturmak için elini kıpırdatmamıştır.
GREVLİ TOPLU SÖZLEŞME HAKIMIZI İÇEREN YASA İSTİYORUZ
2001 yılında çıkarılan 4688 “sahte sendika” yasası AKP hükümeti tarafından sadace bir konfedarasyonunu korumayı hedefleyen düzenlemeler yapılarak “toplu sözleşme” yasası adı altında yeniden çıkarıldı. Bu yasada grevden bahsedilmiyor. Bu yasada her sendikanın kendi üyesi adını toplu sözleşme yapabilme hakı yok sayılıyor. Milyonlarca kamu çalıanları, emeklinin ve ailelerin geleceğine bir konfedarasyonun başkanı karar verecekmiş. Örgütlenme yasakları aynen devam ediyor. Yani yılardır söylediğimiz gibi evrensel sendikal normlar, ülkemizin altında imzası bulunan uluslar arası sözleşme yapabildiği , toplu sözleşme masasında ekonomik, sosyal, özlük ve demokratik tüm haklarımızın görüşüldüğü bir toplu sözleşme düzenini teminat altına alana yasal düzenleme istiyoruz.
TÜM EK ÖDEMELRİN EMEKLİ AYLIĞIMIZA YANSITILMASINI İSTİYORUZ
AKP hükümeti döneminde yaygınlaşan bir diğer uygulama da , ek ödeme adı altında yapılan ödemelerdir. Birçok kamu çalışanının maaşlarının yarısına ulaşan ek ödemeler ısrarala emekli keseneklerimize yansıtılmamaktadır. Örneğin,2.000TL. maaş alan bir kamu emekçisinin maaşı emekli olduğunda 1.000 TL civarına düşmektedir. Yine 3 kasım 2011 tarihinde çıkarılan 666 sayılı KHK ile kamudaki ücret eşitsizliği dahada derinleştirilmiştir.
“2 Eşit işe eşit ücret” adı altında başta öğretmenler olmak üzere yüz binlerce kamu emekçisi bu düzenlemenin dışında bırakılmıştır. Kamu kurumlarında farklı adlar olmak altında ödenen tüm ek ödemelerin (ek ders ücreti vs) esas maaşımıza eklenmesini, gerçek anlamda eşit işe eşit ücret ilkesinin yaşama geçmesi için yaratılan mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini istiyoruz.
ÜCRETLERİMİZİN VERGİ DİLİMİ ARTIŞINDAN ETKİLENMEMESİNİ İSTİYORUZ!
Maaşlarından %15 oranında vergi kesilen kamu emekçilerinin maaşları her yılın ilk yarısında vergi diliminin kademeli olarak önce %20’ye yılın ikinci yarısında da %27 ‘yükselmesinden dolayı sürekli azalmaktadır. Kamu emekçileri yılbaşında aldığı maaşı ancak 3-4 aylık sürede alabilmekte, sonraki aylarda maaşları sürekli azalmaktadır. Bu adaletsizliğison verilmesi, maaşlarımızın vergi dilimi artışlarından etkilenmeden net olarak ödenmesini istiyoruz.
Hükümet tarafından Toplu sözleşme masasında yapılan teklif yok hükmünde olup toplu görüşme sürecindi yaşanan tiyatronun devam edeceği anlaşılmaktadır.Bu sürecin tarafları olan bir sendika ve konfedarasyon temsilcilerinin gerekli hasasiyeti sergileyip oyunbozan bir tutum sergilemeleri elzemdir. Aksi takdirde cereyan eden bu saçmalığın sorumluluğunu hükümet ile paylaşmak zorunda kalacaktır.
Bu gidişe “dur!” demek hepimizin boynunun borcu, vatandaş olmamızın bir gereğidir. Bizler bugüne kadar diyalogun her yolunu yendik, hoş görünün her türlüsünü gösterdik, sabrımızı sonuna kadar zorladık. Ama yaptığımız her iyi niyetli girişimde, adres olarak sokaklar gösterildi. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır.
Söz bitmiş, hoş görümüz karşılıksız kalmış, diyalog mekanizması tahrip edilmiştir. Son çare eylemdir.