Azimşehrin Tanıkları Öğretmen Ali ÖLMEZ

  Ali Ölmez: 1938 yılında Besni’de doğmuşum İlk okulu, Orta Okulu Besni’de okudum. Liseyi Malatya’da Malatya Lisesinde, Fakülteyide Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okudum. 1964 mezunuyum, İlk görev yerim Mardin İmam Hatip Lisesi sonra  Gaziantep İmam Hatip Lisesi’ne atandım. 1968-1970 yılları arasında İzmit’te 15.Kolordu da askerliğimi yedek subay olarak yaptım. Askerlik dönüşü Besni Öğretmen okuluna Din […]

 
Ali Ölmez: 1938 yılında Besni’de doğmuşum İlk okulu, Orta Okulu Besni’de okudum. Liseyi Malatya’da Malatya Lisesinde, Fakülteyide Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okudum. 1964 mezunuyum, İlk görev yerim Mardin İmam Hatip Lisesi sonra  Gaziantep İmam Hatip Lisesi’ne atandım. 1968-1970 yılları arasında İzmit’te 15.Kolordu da askerliğimi yedek subay olarak yaptım. Askerlik dönüşü Besni Öğretmen okuluna Din dersi öğretmeni olarak atandım. Sonra tekrar Gaziantep İmam Hatip lisesine meslek dersleri öğretmeni olarak atandım. 1979 yılında Besni İmam Hatip Lisesi Müdürlüğüne tayin edildim. 1995 yılında aynı görevde iken emekli oldum.O tarihten bu yana Besni’de yaşamaktayım.
Hasan Emre: Peki Aile olarak, Lakap olarak kimlerdensiniz  diye sorsam?
Ali Ölmez: Zeki’nin oğlu Nacar Muhammed’in oğluyum; Babam kendini böyle tantırdı. Babam gile Zeki Efendi’nin çocukları derlermiş. Babamın yaşlı arkadaşları Zeki Efendi’ler derlerdi. Çocukluğumda yaşlı kadınlar annem gile “Mehriban’lar” diye seslenirlerdi. Ama babam kendini hep Zeki’nin oğlu Nacar Muhammed diye tanıtırdı. Amcamda Nacar Mahmut diye…. 
Hasan Emre: Aşağı Şehirdeki şehir eviniz yani kışları oturduğunuz mahalle ,komşular ve arkadaşlarınız kimlerdi aklınızda kaldığı kadarı ile?
Ali Ölmez: Aşağı Şehirde Meydan mahallesinde Sünni Zade Sokakta otururduk. Ömer Beylerin döşemesinden yukarı doğru çıkılır. Kavaklı Cami 15-20 adım geçilir sağdaki Koğuş Bekir’lerin dehlizine sapılmaz 5-6 adım sonra ki dehlize girilir. Sağda dehliz sahiplerinin kapısı  bitişiğinde Gardiyan Ömer Efendi’lerin evi.. daha sonra orada Malaklar oturdu yani Fikret Candoğan gil. 4-5 adım sonraki meydanın solunda Kirişçi Memet’lerin evi zannederim bu evde de daha sonra Tıkılı’lar oturdu. Sağ taraftaki sokağa girilirse Mehter’lerin ve Kara Mustafa’ların kapıları karşı karşıya. Biz oraya girmeyelim, sol taraftaki çıkmaz sokağımıza devam edelim. Sokağın başında sağ tarafta Koruk’ların evi. Koruğun oğlu Haci Muhammed dayı bu evde vefat etti. Bir gripin hapı yutmuşda ölmüş dediler. Doktorlar ve resmi adamlar geldiler gittiler ölününde göğsünü yarıp bakmışlar dediler. Daha sonraları bu eve  Tahta obasından göçen Tabak Hüseyin’ler taşındı. Ahmet ve Halil Tabak’ın babaları, babamın bibisinin çocuklarıydı. Bunlar Hüseyin dayı henüz sağ idi. O kapıyı geçince Koğuş Bekir’in oğlu Bozkurt amca otururdu 45-46 yıllarında, yani Mehmet Metin gil. Daha sonra Zobu’nun kızı Happa bacı 2. Evliliğini yapınca kocası Ömer dayı ile bu eve taşındılar.  Sağ tarafa devam edelim ; Ondan sonraki ev Zeki Efendi’nin yani babam gilin.. Yani Müftüzade Mehmet Zeki ve Müftüzade Muhmut’un yani bizim ev. Bitişiği Kendir’li Hafızların evi idi. Bu evlerin hep birer duvarları müşterek idi. Haci Hasan Akarsubaşı gil ve Mamaraş Dayı gil hep bir arada bu evde otururlardı. Geniş bir evdi, konak gibi… Onun yanında Zobular otururdu Zobunun kızı Fatma bacı ve yeni evlenmiş olan Hanım Bacı, Haci Ömer Havutlu damadı idi. Aynı evde otururlardı. Çıkmaz sokağın dibinde Kırmızı Oğlanlar otururdu: Abdurrahman, Ömer, İsmail Akbaba’ların babası  Hüseyin Amca. Onun yanı başında da Kebe’ler otururdu: Kebe Yusuf ve hanımı Adile Bacı. Bu evlerin önündeki yani sokağın güney tarafındaki duvarlar Manavcı Bekir Ağa’nın ve Pat Ahmet’lerin evlerinin arka duvarları idi.
 Hasan Emre: Peki aynı şekilde Bağ obanız diye sorsam… 
Ali Ölmez: Bağ Obamız Aşağı Kozluca Mahallesi idi. Mahalle sakinlerini saymak gerekirse ; 
Kadı Ahmet’lerin patlaklığını geçince Miralay’ın oğlu Lütfü Bey ve bitişiğindeki  kardeşi Ahmet Amca’lar ve Sarı Sultanlar, Şekerci Kör Bekir ve Kayınbabası Cuma Dayının evi vardı. Biraz ileride Püsküllü’lerin evi , bitişiğinde Parsov’un oğlu yılancı Haci Dayının evi, Tutlu Oğlu Ahmet’in yani bibim gilin evi Zeki’nin Oğlu Nacar Mahmut’un evi (Amcam), Nacar Haci’nin evi , Berber Hüseyin’in oğlu Muhammed Mustafa Dayı (Mehmet Peyker namı diğer Maraşal) gilin evi , Tabak Hüseyin gilin (Babamın bibisi gilin aynı zamanda Amcamın Kayınbabası)’nın evi ve bizim ev. Biraz ilerleyince  Selim Ağanın oğlu Terzi Ahmet (Ali, Hasan, Şevket, Mehmet Saygun) gilin evi, Zade’lerin (Mustafa Arabul’un babası) evi. Mahallemizin önünden Kozluca Deresi akar. Bu dereyi Kayapınar’ın ve Hıdırellez Pınarının suyu besler sanki. Değirmen Çayına ulaşır, derenin öbür tarafında Haci Yusuf’lar(Bulam’lar) otururdu. 
 
Hasan Emre: Aşağı şehirde eski bayramlar nasıldı  ? yada çocuklar açısından nasıldı diye soralım?
Ali Ölmez: Besni’nin bütün cemaati bayram namazı için  Musalla’ya toplanırdı.Tüm Besni için tek yerde bayram namazı kılınırdı. Saf bağlayıp  oturup ilk Lüzumi Hoca dinlenirdi. Bayram namazının nasıl kılınacağının anlatılmasının ardından, Mahmut Hafız’ın Kaamet sesi duyulurdu.Kalabalıktan en arka sıra da duysun diye intikal tekbirleri alınırdı. Herkes ayağa kalkar, evlerinden getirdikleri sergileri serip kıbleye yönelirlerdi. Hoca Efendi  Meydanın ortasına yapılmış taş mimbere çıkar  hutbe okur ve cemaat bayramlaşarak dağılırdı.İlk Ziyaret yerleri mezarlıklardı. Aile büyükleri başta olmak üzere ailenin erkek bireyleri 7 yaş ve üzeri genellikle topluca namaz çıkışı mezarlığa giderdi. Çocuklar bu merasimlerden sonra Doğru çarşıya koşar; Ahmuş’dan leblebi, fındık, şeker alacaklar, Bayram olurda tapa tüfeği sıkılmazmı. Ama tapa tüfeği olmayanlar da var onlar da kibrit tüfeği sıkarlar. On santim boyunda yuvarlak bir demiri tepesinden matkap ile delen Çilingir Uzun Ahmet, oraya uygun birde, ucunu kestiği bir çivi yapmış; uçlarınada bir ip bağlamış olmuş kibrit tüfeği. Hevesle kibritin ezvasını (Başındaki Siyah kısmı) koparıp dolduracak demirin deliğine; çivisi ilede bastırıp sıkıştıracak iyice bir ucu çivide bir ucu demirde bağlı olan ipin ortasından tutup duvarın sağlam taşlarından birine hızlıca vuracak ”Güüm”! Diye bir sesse uyanacak hayalden.
 
 Hasan Emre: Aşağı şehir çocukluğu ve gençliği desem? 
Ali Ölmez: Tavla denilen soğanlı bucağın üstünde bir meydan vardı burada gençler üç adım atlar; bir kısmıda sallama atarlar , ebir hamır bazlambaçda burada oynanırdı. Küçük çocuklarda yumuşak buldukları zibillikde küşküş oynarlardı. Bazı çocuklarda  nezele oynarlardı. Çocuk oyunlarına  İyi bir dağme ile bir bağlık lazım, doğru Külhan önüne. Zeki’nin oğlu Nacar Muhammed ammiye koşacak, ahırdan bir Ağca ağaç  odunu bularak. Dağmenin iyisi bu ağaçtan olurmuş. Mezar bahçesinde havuzun kenarına oturup etrafı seyredecek. Tenekeden çatısına taş attığı “Fırka”nın yerine Külhaşın Oğlu Muhammed Ammi bostan etmiş; domates, biber, patlıcan yetiştiriyor. Külhaş’ın oğlumu?.. Hani şu hazır mektup satan vardı ya, işte o. Oğlu gurbette olan, askerde olana “Hazır Mektup Vaar”… İsteyen o hazır mektuptan alırdı. Alırkende hazır mektupcu boş bırakılan yerlere gönderenin söyleyeceklerini ve gönderileninde ismini vesaire yazardı. Zarfın üzerinede adresi yazdımı, mektup tamamdı; götürür postaya atardı. Develikte bak cambaz oynuyor, güreşte var. Kalabalık arasında ne kadarda tanıdık vardı: Amcalar, dayılar, emsali arkadaşları…              Bak şu İbiş’in oğlu şeker satıyor.. İşte Aptinov yük taşıyor. Hambal Bayram’ın sırtındaki de ne?.. Köprü başı sinamasının afişini taşıyor. “Mezarımı Taştan Oyun” filmi varmış bu gün öğleden sonra hanımlara.
Hasan Emre: Çok teşekkür ediyorum Hocam ; Bizlere buram buram Eski Besni kokan bir sohbet yaşattınız. Bizim aracılığımız ile Besnililere son olarak mesajınız nedir ?
 
Ali Ölmez: Öncelikle Herkese sevgiler ve selamlarımı yolluyorum.Ayrıca Besni kültürünü herkesin diri tutmak için çaba sarfetmesi gerektiğine inanıyorum ve bu anlamda iyi ve kötü günde zaman ve fırsat buldukça Besni’yi ziyaret etmelerini  yeni nesil çocuk ve gençliğin Besni’yi görmelerini sağlamayı öneriyorum. 

Exit mobile version