Barış güzel ama anlatmanız çok kötü!

Birçok defa yazdım ama beni dinleyen “etkili” birileri çıkmadı. Bir kez daha, bir kez daha söylemekten de bıkıp usanmayacağım; Barış süreci halka anlatılamıyor. Ne yapıldığı, amaçlanın ne olduğu, sürecin sonunda ülkeyi neler beklediğiyle ilgili “tatmin edici” veya “iknaya” yönelik çabalar çok az olduğundan göze bile çarpmıyor. Sosyal paylaşım sitelerinde beddua edenlerden tutun da, sürecinin ihanetten […]

Birçok defa yazdım ama beni dinleyen “etkili” birileri çıkmadı. Bir kez daha, bir kez daha söylemekten de bıkıp usanmayacağım; Barış süreci halka anlatılamıyor.
Ne yapıldığı, amaçlanın ne olduğu, sürecin sonunda ülkeyi neler beklediğiyle ilgili “tatmin edici” veya “iknaya” yönelik çabalar çok az olduğundan göze bile çarpmıyor.
Sosyal paylaşım sitelerinde beddua edenlerden tutun da, sürecinin ihanetten öte bir çaba olduğuna dek her şey var.
Akan kanın üzerinden siyaset yapıldığını düşünenler var.
Şehitlerin kemiklerinin sızladığını söyleyenler var.
Ahirette iki ellerinin yakalarında olacağı bedduasını yapanlar var.
AK Partinin BDP’yle, PKK’yla sarmaş dolaş olduğuna inananlar var.
“Türklük elden gitti” diye feryat figan edenler var.
Türk olduğunu söylemekten korkar hale geldiklerini dillendirenler var.
O kadar çok ilginç ve yapılmak istenenin tam zıddı değerlendirmeler var ki, bu hengâmede yapılmak isteneni savunmakta zorlananları görebiliyorum.
Hem AK Parti’den, hem BDP çevresinde barış sürecinin “imha etmeyeceği” değerlerle ilgili sorulara verilen cevaplar tatmin edici değil.
Hep bir şeylerin imha edileceğini, bölüneceğini, parçalanacağını, satılacağını düşünen önemli bir kesime, şartlandıklarının aksine bir süreç yaşanacağı ve bunun asıl güzelliğini yaşayacak olanların bizden sonraki nesil olduğunu anlatamıyorlar.
İşin ilginç yanıysa her iki tarafında böyle bir derdi yok gibi görünüyor.
Sanki basit bir yasa çıkarılacak.
Sanki, sayısal çoğunluğa bakarak genel kurulda parmak hesabı yapacaklar.
Sanki, sıradan bir iş yapılıyormuş gibi bir havadalar.
Sanki, cumhuriyet kurulduğundan bu yana süren bir sancı ve 1980 yılından beri devam eden bir terör belasının nihayetlenmesi değilmiş gibi konuşuyor, tartışıyorlar.
Barış için çaba içinde olanların aynı zamanda bir birlerine diş bilemesi de, sürecin anlaşılmasını önlüyor.
İşin özü, barışın tarafları süreci götüremiyor.
Veya götürüyor ama bunu halka anlatamıyorlar.
Burada bir umursamazlık var.
 
“Biz yapalım, nasılsa ne olacağı görülecektir” düşüncesi hâkim.
Oysa bu sorun halkın sorunu.
Bu dert, tüm milletin derdi.
Anlamsız savaşa bir anlam yükleyemiyorsanız, anlamlı barışa bir anlam yüklemeyi becerin.
Barış süreci, halkın sahiplenmesiyle çok daha hızlı ve kalıcı hale gelir.
Halkın istemediği bir barış, “barışacaksınız ulen” yaklaşımından farksız, samimiyetten yoksun, oldukça yavan duracak ve asla kalıcı olmayacaktır.
Yapılacak şey aslında çok basit.
Bir birine göndermede bulunacağınıza, halka sıcak mesajlar verin.
Şehitler üzerinden pazarlık yapılmadığını net anlatın.
Her iki kesimde de verilen mücadelenin, esas kaynağına yönelin.
Bu ülkede terörden nemalananları açıklayın, ülkenin ekonomisinin neden harcandığı hakkında aklı başında açıklamalar yapın.
Toprağa düşen her gencin, birilerinin saltanatının sürmesi adına olduğunu açıkça söyleyin.
Kaybettiğimiz on binlerce insanımıza yenilerinin eklenmesinin bir amaç veya idealle örtüşmediğine ikna edin.
Gelecekten bahsedin…
Barış olmadığı zaman sürüp gidecek ve sürekli kaybettiklerimize yanacağımız acılardan…
En kötü barışın bile kavgadan iyi olduğunu anlatın.
Bütün bunları anlatmıyor, anlatamıyorsunuz.
Siyasilerin hiç birisi, halkın “çekincelerini” izale edecek sözcükleri bulamıyor.
Kaygılarını yok edemiyor.
Korkularını önleyemiyor.
Sadece İmralı’ya kimler gitsin, kimler kalsın ve gelen mesajların nasıl sızdırıldığından, neler dendiğinden, neler istendiğinden başka bir şey konuşmuyorlar.
Oysa Türkiye’de bir milat olacak bu barış.
Darbecilerin kendilerine uygun ortamı her daim bulmaları adına yaşattıkları kargaşa ortamından kurtulacağız ve çoğunun elinde “kan” kokusu da kalmayacak, kozu da…
Gençlerimiz boş yere ölmeyecek.
Evlat acısı çekenler bulunmayacak.
Çocuğunu vatani görevini yapmaya gönderen anne, “oğlum kirli hesapların kurbanı olabilir mi?” düşüncesini taşımayacak.
Silivri’yi dolduranların yeniden “terörü besleme” ortamının tümü temizlenmiş olacak.
Ve insanlar “eşit” bir şekilde yaşamanın hazzına varacak, bir birine düşman gözüyle bakmayacak, “üstünüm” diyenlere gülüp geçilecek.
Bütün bunları siz anlatamıyorsanız, bırakın aydınlar anlatsın, sivil toplum örgütleri devreye girsin, barışı yaşayan ülkelerden insanlar gelsin, terörden kurtulanlar anlatsın…
Ama ne olursunuz siz anlatmayın, kalkışmayın bile. Zira anlattıklarınız beş para etmiyor.
 
Twitimden Seçmeler
Hayatın bütün acımasızlığı insanca yaşam mücadelesi verenlere mi?

Exit mobile version