Her insan gibi yöneticiler de, bilerek veya bilmeyerek yaptıkları hatalardan dönmenin “erdem” olduğunu bilmeleri gerekiyor. Vatandaşın hatadan dönmemesi, çok az kişiyi etkileyebilir ama yöneticinin hatadan ısrar etmesi, koca bir milleti mağdur edebilir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kuru inadı gibi…
Okullar 17 Eylül’de açılacak…
Bu yıl sistem tümden değişmiş olarak, meşhur 4+4+4 sistemiyle eğitim öğretim dönemine gireceğiz.
Televizyonda başkentten veya metropol kentlerdeki hazırlıkları anlatan sunucu çok iştahla anlatıyordu.
Okullar 66 aya hazırlanıyormuş…
Lavabolar yenileniyormuş, boyları kısaltılıyormuş, sınıflardaki sıraların boylarında da düşüş olacakmış, her taraf yıkanıp, boyanıyormuş, bir hazırlık, bir hazırlık ki sormayın.
Gören de Türkiye’nin uçtuğunu sanır.
Siz daha okullara tuvalet yapamayan bir ülkeden bahsettiğinizi unutmuş olamazsınız.
Metropol kentlerdeki düzenleme, kırsal kesimdeki okulları da düzene sokacak gibi algılıyorlar.
Bırakın kırsalı, doğu ve güneydoğuda “tuvaleti temizleyemeyen” okulların olduğunu, minicik yavrularımızı “pislik kokan okullara” yollanacağının farkında olan var mı?
Eğitim sisteminin hatalarından bahsetmek yerine okulların fiziki ortamlarındaki eksiklikten bahsetmeye başlarsak, sanırım bu yazı amacından uzaklaşır.
Yazboz tahtası haline gelen eğitimin sorunlarından bahsetmeye başlarsak da, bu yazının amacının dışında şeyler söylememiz gerekir.
Ama 66 ay inadı, bu yazının esas konusudur ve o nedenle diğer eksiklikleri konunun uzmanlarına bırakmak istiyorum.
Çocuğu 66 aylık olan ailelerde müthiş bir telaş gözlendiğini aylardır görüyorum.
Çocuğunu “bebek yaşta” okula göndermek istemeyenler, “sağlık raporu” alarak, “gelişimini tamamlamadığı için okula gitmeye elverişli değildir” şerhini düşürmeye çalışıyorlar.
Doktorlar ise bu şerhi düşürmek istemiyor.
Bazı uyanıklar ise “şerhi düşürme adına” duygusal takılıyor ve yüklü paraların döndüğü dedikoduları dolaşıyor.
Sağlık Bakanlığı ise “parayla rapor” verilmemesi için Devlet Hastaneleri dışında rapor verilmesini engellemeye çalışıyor.
Eee bu arada bir başka kuru inat nedeniyle tüm hastaneleri “Eğitim Araştırma Hastanesi” yapılan illerde ise “İkinci basamak” yani “Devlet Hastanesi” olmadığından rapor verecek kimse bulunmuyor.
Bitmedi elbet…
Veliler, bütün mesaisini “nereden rapor alabilirim” türü telaşta harcıyor.
Herkes bir şey söylüyor, herkes çocuğun “okula elverişli olmadığı” üzerine yorumlar yaparak yönlendirmeye çalışıyor.
Rehber öğretmenler çocukları dinliyor, gözlüyor, “bu çocuk gelişimini tamamlamamış” yani “bu çocuk okula elverişli değildir” diye anne ve babasını uyararak, rapor almasını salık veriyor.
Ve bütün bunlar, ne olduğunu çözemeyen çocuk için yapılıyor.
Kendisi için herkes bir şeyler yapmaya uğraşıyor ama o, nasıl bir yola girdiğini anlamayacak şekilde oyununu oynuyor.
Niye başbakanın ağzından 66 ay çıktı diye…
72 ay çıksaydı ne olacaktı, eğitim çökecek miydi?
Tam ülkeyi anasınıfına alıştırma çabaları tutmak üzereyken ve bu yaş da 72 aya tekabül ediyorken, 6 ay öne çekmenin ve bebekleri “okullu” yapmanın ne âlemi var?
Öte yandan kendisi için uğraş veren ailesinin “bu çocuğun zekâsı, okula gitmeye elverişli değildir” diyerek, “gelişimini tamamlamadığı” veya zekâsından şüphe ettiklerinin bilincinde de değil.
Ama ileride olacak…
“Geri zekâlı” olduğu için okula geç başladığını sanacak.
“Geri zekâlı” desinler diye ailesinin para döktüğünü düşünecek.
Anne ve babasının kendisini küçümsediği yorumlarını yapacak.
Sırf bunları düşünen duyarlı ailelerse “aman ya gitsin de, ileride sorun olmasın” diyecek ve sorunun tam göbeğine çocuğunu gönderecek.
Bütün bunlar başbakanın kuru inadından başka bir şey için değil ve çok yazık.
17 Eylül’den sonra bunu değiştirip, “72 ay yaptık” demenin imkânı yok.
Yol yakınken bu inadı kırın ve yanlıştan dönmenin erdem olduğunun da artık farkına varın.
Twitimden seçmeler
Siyaseti bulunduğu partiye göre değişiklik gösterenlerin bir dünya görüşü olduğu söylenemez. Sadece kolayca kalıba girdiği söylenebilir.