Dijital hanım kızımıza ayıp olmasın!

Teknoloji mi önemli, insan gücü mü, dijital akıl mı, duygusu serpiştirilmiş olanından mı, hissiz bir robot mu, kanlı canlı bir insan mı, somurtup duran mı, hoş sohbet birisi mi? Bütün bu soruları çoğaltabilirsiniz, çünkü teknolojinin hayatımızı esir aldığı, bizi idare etmeye kalktığı zaman diliminde yaşıyoruz.  İnsanoğlunun teknolojiye bağımlılığını anlatmaya gerek yok. Ancak teknolojinin insanı bağlamasını […]

Teknoloji mi önemli, insan gücü mü, dijital akıl mı, duygusu serpiştirilmiş olanından mı, hissiz bir robot mu, kanlı canlı bir insan mı, somurtup duran mı, hoş sohbet birisi mi?
Bütün bu soruları çoğaltabilirsiniz, çünkü teknolojinin hayatımızı esir aldığı, bizi idare etmeye kalktığı zaman diliminde yaşıyoruz. 
İnsanoğlunun teknolojiye bağımlılığını anlatmaya gerek yok. Ancak teknolojinin insanı bağlamasını anlatmaya gerek var.
Sadece bir örnek olsun diye dün yaşadığım iki olayı anlatacağım. 
Dün bilgisayarda sanal âlemde sörf yaparken, birden internet gitti. (Yine şükrediyorum, iyi ki, elektrik gitmedi. Alimallah elektrik kesilseydi, klimasız kalırdık da, orucu sakata getirebilirdik.)
Önemli değil canım, nasılsa 24 saat kesintisiz hizmet veren çağrı merkezleri var. Çağırıyorsunuz, geliyorlar, -pardon-, arıyorsunuz sorununuzu çözüyorlar.
Siz de inandınız değil mi?
Ama benim inanmam lazım. İnternet hizmetini aldığım firmaya başvurmam gerekiyordu. (Gerçi abone olduğumda farklı firmaydı, sonradan bir evlilik yaptılar, mutlular mı, çocukları oldu mu, olmadı mı bilemiyorum.)
Smile Adsl’ye başvurmaz olaydım. “Her şey o gün bozuldu” diye başlayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, Ttnet’te de değişen bir şey yoktu. 
İşin doğrusu internetin alt yapısı da bozuk, üst yapısı da. Siz boş yere “hızlı internet” safsatalarına inanmayın. Ne kadar cömertliğiniz tutarsa tutsun, ne kadar yüksek ücret öderseniz ödeyin, kaplumbağa hızında bir internete kavuşacağınızı unutmayın.
Abone olduğumda Smile olan firma, D-Smart’la evlenince nikâh memuru ikisinin adını birleştirmiş, çarpmış, bölmüş ve ortaya D-Smart.Net diye bir şey koyarak bize analık babalık yapacağını söylemiş.
Yapmadılar, yapamıyorlar, üvey evlat muamelesi yapıyorlar.
Hani diyorum ya bir abone olduğum zamanki firma vardı, bir de şimdi ki… (Hani bir ben vardu, benden içeru gibi bir şey.) Bende kayıtlı bulunan numaralarını aradım, tık yok. Bir daha denedim, bir daha denedim yine yok.
Sonra nasıl olduysa oruçlu halime acıyan teknoloji, yeni evli çiftin telefonunu çaldırdı. 
Bir iki reklam kokan hareketlerden sonra telefon, dijital hanım kızımıza bağlandı. Meğer evlendiklerinde telefon numarasını da değişmişler. Belki de karşılıklı sapık aramalardan kurtulmak içindir.
Yeni numarayı kaydettim ve cepten aramaya başladım. 
Yok ya bu numarada da iş yok, bana mısın demiyor, tık yok.
Buldum, buldum, sonunda buldum.
Nihayet çaldı. Önce basmakalıp lafları sıraladı dijital hanım kızımız, sonra “internet” bölümü geldi ama en sona. 
Ön tarafa D-Smart’ı buyur etmişler.
Sabit hat numarasını yazdım, “doğruysa 1’e basın” dedi. Her isteneni eksiksiz yaptım ama doğruysa “1”e basın dediği anda, ben bire bastım, telefon da suratıma kapandı.
Bir daha aradım, bir daha. İnat ettim, bir daha. Ne yaparsam yapayım ya bir daha oraya kadar gelemiyorum, ya gelince telefon kapanıyor.
Sinirden telefonu parçalamaya başlayacaktım ki, öfkeme hâkim olmam gerektiği aklıma geldi. Üstelik oruçtum, daha hoşgörülü olmam gerekirdi.
O ara elim sabit telefona gitti. Aaa hat yok.
(Boş yere yeni evli çiftin günahını almışım, özür dilerim)
Sıcakta tutulan oruçta, özlemle beklenen iftar olmayı isterdim. İftar edilen bir yudum su mesela.
Sorun telefonda demek! 
O kolay canım, 444 1 444’ü aradığınızda ya da 121’i tuşladığınızda bütün sorunlarınıza çözüm olurlar, (diyorsunuz yani!)
Bütün iyimserliğimle ve sorunuma çözüm bulunacağı inancıyla çevirdim telefonun tuşlarını.
Sabit numarayı kaydettirdi, nasıl yapmamı anlattı ve ben de yaptım. Sonra “doğruysa 1’e tuşla” dedi ya ben bittim. Çünkü 1’e basar basmaz hat gitti.
Bir daha aradım, bir daha, bir daha. 
Nihayet verdiğim uğraşlar sonucu o bölümü geçtim. Buna da şükür.
Artık arızalı bölüme girmiştim ve yeniden numaramı istedi. Hayda, zaten sisteme girişte numaramı yazmış, okeyletmiştim de. Neden bir daha istiyor ki, beni mi deniyorsunuz kardeşim?
Başa gelen çekilir, bir daha numaramı tuşladım ve bir daha “Doğruysa 1’e tuşlayınız” demez mi?
Demez olaydı, ben 1’e bastım ve başa döndük, telefon kapandı. Yok bu böyle olmayacak. En iyisi araya torpil koymakta.
Aşağıya bir Telekom Bayiine gittim. Hani her zaman bir birlerini tanır, görüşürler diye umdum. Meğer onlar da hep dijital takılıyorlarmış. Yardımcı oldu tabii. “Şu numarayı ara” diye deminden beri beni sinir eden numaraları verdi. “Sende başka numara yok mu?” dedim ama yokmuş.
Yarım saatlik ikinci bir uğraştan sonra nihayet arıza kaydını verebildim. Artık hemencecik sorunu çözerler diye düşünmüyordum ama bir ümit de vardı.
Bu satırları yazdığımda henüz kapımı çalan, telefonumdan arayan, mesaj bırakan bir etkili ve yetkili yoktu.
Eğer Smile’yi (pardon ya o evlenmiş, adını bile değişmişti) görürseniz, Telekom arıza aracına da rastlarsanız, halen telefonumun da internetimin de olmadığını söyleyebilir misiniz?
Hani bir daha arayacağım da, dijital hanım kızımıza ayıp olur!
Twitimden seçmeler
Sıcakta tutulan oruçta, özlemle beklenen iftar olmayı isterdim. İftar edilen bir yudum su mesela.
 

Exit mobile version