Adıyaman Üniversitesi’nde düzenlenen mezuniyet töreninde bölüm birincisi ve okul ikincisi Fadime Akkuş’a verilen diploma değil, verenin kimliği ve kıyafeti damga vurdu. Bu damga, öyle böyle değil, Adıyaman’ın hiçbir sorununu manşetlerine taşımayan medyanın en önemli haberi oldu.
Çünkü bugüne kadar olduğu gibi, bugün de “başarıya” değil, “kıyafete” bakmayı seçiyorduk. Yani dün de şekilciydik, bugün de…
Anlaşıldığı gibi “başarılı” öğrencimiz başörtülüydü…
Ödülü verense Garnizon Komutanı Albay Yusuf Yalçın…
Aslında ortada “garip” bir durum söz konusu değildi. Gariplik, haberin yansıtılmasına kaynaklık eden “alışılmışlık”tı…
Bu tür törenlerde adettendir, diplomaları protokole mensup kişiler takdim eder. Bu defa da öyle oldu. Albay Yusuf Yalçın’ın ödül verme sırasıysa başörtülü öğrenciye denk geldi.
Neredeyse bütün gazetelerde ilk sayfadan verilen haberde “bu fotoğraf çok konuşulacak” vurgusu yapılıyordu. Evet, çok konuşulacaktı ama bu “olağandışılığı olağanlaştıran” basının eliyleydi.
Bugüne kadar alıştıklarının tam tersi bir fotoğraf onları şoke ediyordu. Ne yazık ki, bu iki kesim için de böyle…
Önce basın nasıl yansıtmış bakalım, sonra diğer fotoğrafları hatırlatacağım…
Akşam Gazetesi birinci sayfanın tam ortasından haberi girerek; “Albay’dan diploma” demeyi tercih etmiş.
Güneş Gazetesi de haberi birinci sayfadan kullanmış ama biraz daha aşağıya indirmiş; “Çok şey değişti” diye başlık atarak değişime vurgu yapmış.
Milliyet Gazetesi de haberi birinci sayfadan ve ortalarda girmiş; “Diploma komutandan” diye başlık atmayı tercih etmiş.
Posta Gazetesi haberi manşetlik bulmuş. “Son Fotoğraf” başlığıyla iki resmi yan yana getirmiş. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül’ün elini sıkmamak için yönünü değiştiren Orgeneral Aslan Güner, diğer tarafta ve büyük şekilde okul ikincisi kız öğrencinin “Bize artık önyargıyla bakmıyorlar” sözünü öne çıkarmış.
Radikal Gazetesi, haberi birinci sayfadan kullanmış; “Üniforma ve başörtüsü aynı fotoğrafta” diye de asıl niyetini belirten başlık atmayı tercih etmiş. Üniforma mı başörtüsüne yakışmıyor, başörtüsü mü üniformaya onu söyleyememiş.
Sabah Gazetesi de haberi birinci sayfadan kullanarak; “Başörtülü öğrencinin diploması komutandan” başlığını atmış.
Star Gazetesi haberi manşetlik bulmuş ve “Yeni Türkiye’nin fotoğrafı” başlığını uygun görmüş.
Taraf Gazetesi haberi sürmanşetten kullanmış ve “Katı olan her şey buharlaşıyor” diye güzel bir başlık atmış. Taraf, iç sayfada ise “Hem devir, hem de komutanlar değişti” diye değişime vurgu yapmış.
Türkiye Gazetesi de haberi birinci sayfadan kullanmış; “Diploma Paşa’dan” demiş.
Vatan Gazetesi de haberi birinci sayfadan kullanarak öğrencinin sözlerini başlığa almış; “Artık eskisi gibi önyargı kalmadı”
Yeni Şafak Gazetesi logonun hemen yanına haberi alarak “Özlenen Tablo” demeyi seçmiş.
Zaman Gazetesi de haberi sürmanşetten kullanarak; “Üniversite birincisi Hacer Şancı’nın diplomasını Adıyaman Garnizon Komutanı verdi” demeyi seçmiş.
(Zaman’ın haberine özellikle not düşmem gerek. Hani şu deveye sormuşlar “sırtın niye eğri” diye. Devenin verdiği cevapsa tam Zaman’lık… Albayın diplomasını verdiği öğrenci Hacer Şancı değil, Fadime Akkuş. Sonra okul birincisi değil, ikincisi…)
Haber internet sitelerinde de geniş yankı buldu. Muhalif Haber isimli site ise haberi; “Bu görüntü çok konuşulacak” başlığıyla vermeyi seçmiş. Bazıları “yılın fotoğrafı”, bazıları “Günün Fotoğrafı” demeyi tercih etmiş…
***
Basınımız maalesef böyle bir algı ve yansıtma içinde. Elindeki fotoğrafa bakarak değerlendirme yapıyor. Tıpkı genç kızın kıyafetine bakarak değerlendirme yapan eskiler gibi…
Oysa o fotoğrafın gerisinde çok daha başka şeyler vardı.
Önce o komutan “normal olanı” yaparak, övgüyü hak etmişti.
Sonra o öğrenci, anne ve babası okuma yazma bilmemesine rağmen, azmederek bir başarı göstermiş, bölüm birincisi ve okul ikinciliğine kadar yükselmişti. Bugüne kadar kendisi gibi giyinenleri okuldan atanlara inat, “başarının kıyafetle ilgisi” olmadığını göstermişti…
Bunlar, eskiyle yeninin farkı gibi gözükse de aslında algılamada bir değişimin söz konusu olmadığını gösteriyor. Dün, birinci olduğu halde ödül vermeyenler sağ basında manşetlerdeydi. Bugün, başörtülüye diplomasını verdi diye her iki kesimde de manşette. Birisi yargılamak, birisi övmek için.
Oysa bir gün önce İzmir’in Torbalı ilçesinde Anadolu Lisesi’ni birincilikle bitiren Şükran Koca’nın diploması, başörtülü olduğu gerekçesiyle verilmemişti.
Bu tablo da “yeni Türkiye”deydi…
***
Resmin görünen yüzüne bakanlar, görünmeyen yüzünü görme şansını da elde edemez. Oysa aslında görünmeyen yüzünde çok daha farklı resimler vardı.
Mesela 10 binden fazla öğrencisi bulunan ve bine yakın çalışanın olduğu üniversitede kaç kişinin yemek yediğinin resmine bakılabilirdi. Bu resim, belki yemeğin kalitesini de yansıtabilirdi.
Belki Adıyaman Üniversitesi’nin başarısı veya başarısızlığını görmek, yüksek bir çıkıştan sonra, hızlı bir inişin nasıl başarıldığını yansıtmak da mümkündü.
Mezuniyet törenine davet edilen ve “misafir” konumunda olan ailelerin bir kısmının plastik sandalyede, bir kısmının yerde, kendilerininse yüksek platformda, lüks koltuklarda oturduğu resim de dikkat çekici olabilirdi.
Eskiden ayıpladığımız “akredite” uygulamasının bu üniversitede farklı şekilde yeniden hayata geçtiğini de basınımız göremedi.
Eskiden bir kadrolaşma vardı, şimdi de farklı kadrolaşma var mı diye de bir resim çekilebilirdi.
Basınımız, eskiden de şekilciydi, şimdi de şekilci yönünü hiç değiştirmeden sürdürmeye kararlı.
Kısaca dün “biz” eziliyorduk, bugün “bizler” eziliyoruz!
Twitimden seçmeler
Siyaseti sevmem ama bir gün yapmak zorunda kalırsam, bindiğim araba benim, yaptığım harcamaların da cebimden çıkmasını isterim. İsterse en yakınım olsun, birilerine gebe kalarak siyaset yapılmaz.