Erdoğan konuşmasında; “198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamuoyunda 2/B olarak bilinen bu tasarıyla, orman vasfını yitirdiği için kadastro marifetiyle hazine adına orman alanları dışına çıkartılmış, özellikle çok yoğun yapılaşmayla birlikte, orman olarak geri kazanılması mümkün olmayan alanlar ile orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazineye ait tarım arazilerinin değerlendirilmesi öngörülmektedir. Arazi satışlarından elde edilen gelirin büyük bir kısmı, satılan 2/B arazilerinin iki katı orman alanları oluşturulması, orman köylülerinin kalkınması, 2/A kapsamındaki alanlar için yeni yerleşim bölgelerinin oluşturulması ve köylerin bu alanlara taşınması için harcanacaktır.
2/B olarak bilinen araziler, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş tarla, bağ, bahçe gibi çeşitli tarım alanlarının, otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin birinci fıkrası (b) bendi uyarınca hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan arazilerdir.
2/A olarak ifade edilen yerler ise, öncelikle orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler ile, hâlen orman rejimi içerisinde bulunan tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerlerin, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2 (a) bendi uyarınca hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmasıyla ortaya çıkan alanlardan oluşmaktadır.
2009 yılında çıkardığımız 5831 sayılı Kanun ile Tapu Kadastro Kanunu’na eklenen hüküm gereği, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından 2/B alanlarının fiilî kullanım durumuna göre kadastrosunun yapılması, daha önce fiilî kullanım durumuna göre kadastrosu yapılan alanların ise kullanıcı değişikliği, ifraz, tevhit gibi diğer işlemler de tamamlanmıştır.
Kanunun genel gerekçesinde belirtildiği gibi, 1961 Anayasa’sının 131 ve 82 Anayasası’nın 169’uncu maddeleri çerçevesinde çıkarılan mevzuatlar ile bugüne kadar ülkemiz genelinde 410 bin hektar alan hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır. Bunun 190 bin hektarı kıyı illerimizin sınırları içerisindedir. Bu kanunla, içerisinde mera, su toplama havzası, sit alanı, kıyı alanları gibi özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken alanların belirlenmesi, güncelleme ve kadastro haritalarındaki teknik hataların düzeltilmesi imkânı da getirilmektedir.
Bu taşınmazlardan ağaçlandırmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen yerler, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan ya da Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ile ilgili idarelerce kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde idareye bildirilmesi şartıyla özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gereken yerler, içme ve kullanma suyu havzalarında maksimum su seviyesinden itibaren 300 metrelik bant içerisinde yer alan 2/B alanları ile ilgili de bir düzenleme getirilmektedir.
Maliye Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar sonucu kanun kapsamında satışa konu olabilecek arazi miktarı 313 bin hektar olarak belirlenmiştir. Hazine adına kayıtlı olan bu alanlar, kullanıcıların tasarrufunda bulunmakta ve haricen yapılan satışlarla el değiştirmektedir. Ormana geri dönüşümü artık mümkün olmayan ve çoğu yerleşim yeri olarak kullanılan bu alanlarda imar planı yapılamaması yüzünden şehircilik anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı çarpık yerleşim alanları oluşmuş, nitelikli belediye hizmetlerinin götürülmesi imkânı da kalmamıştır.
Toplumsal dinamikleri ve toplum düzenini tehdit eden çarpık kentleşme sonucu afetlerde insanlarımızın can ve mal güvenliğini riske sokan yapıların çok olduğu, insani ve sosyal boyutuyla birçok problemin yaşandığı bu alanlarda devlet olarak sorunların çözümünü üretecek tedbirleri almak zorundayız. Bu düzenleme, toplumsal barışın tesis edilmesi, yıllardır devlet ve vatandaşlarımız arasında süregelen hukuki sorunların çözülmesi, sosyal ve kentsel dönüşümün sağlanabilmesi açısından da son derece önemlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Konuya kentsel dönüşüm ve afetlere hazırlık yönünden bakarsak, afet durumunda ekonomik ve sosyal anlamda ülkemizin tamamını etkileyecek büyükşehirlerimiz başta olmak üzere afet riski taşıyan tüm bölgelerimizdeki yapı stokumuzun bir kısmının depreme dayanaksız olduğu incelemeler sonucu anlaşılmıştır. Bu yapı stokunun yenilenmesi ve dönüştürülmesi şarttır. Topraklarının büyük bir bölümü deprem kuşağı içinde bulunan ülkemizde mülkiyet problemini çözmeden kentsel dönüşümü sağlayarak bu bölgelerdeki yapıları kaliteli ve depreme dayanıklı hâle getirmek mümkün değildir. Mülkiyet problemi olan bir yerde kimse büyük yatırım yapmaz. Mülkiyet problemlerini çözüp kentsel dönüşümün önünü açacak imar planlarıyla dönüşüm sağlanarak yapı stokumuzun daha kaliteli ve afetlere dayanaklı hâle getirilmesi gerekmektedir.
Düzensiz şehirleşmeden kaynaklanan yapılaşma sorunlarını çözmek, vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek hepimizin görevidir. Bir kısım vatandaşlarımız haricî satışlarda elde ettiği arazilere bedel ödemiş ise de elinde mal sahipliğini ispatlayacak hukuki bir belge olmadığı için buralara tam anlamıyla benim diyememekte, arazisinin kamu malı olması nedeniyle her an yıkım korkusu yaşamakta ve bilinçaltında devleti bir tehdit unsuru olarak görmektedir.
Bu yasayla kafasında insanın en temel ihtiyaçlarından olan barınma sorununu sağlıklı bir şekilde çözebilme imkânına kavuşacak olan vatandaşlarımız, çocuklarının sağlıklı bir şekilde gelişip yetişebilmeleri ve onların eğitimi için daha fazla fırsat elde edeceklerdir. Tapusuna kavuşan vatandaş, doğal olarak eski hâline göre daha fazla mala sahip olacak ve yaşam standardı yükselecektir. Bu vesileyle devletin anayasal görevi olan insanın yaşam standardını yükseltmesi görevi de kısmen yerine getirilmiş olacaktır.
Bu kanuna diğer bir yönüyle bakarsak, çarpık kentleşmenin çözümüne katkısı, mülkiyet problemlerinin çözümü ve yapı stokumuzun deprem gibi doğal afetlere dayanaklı hâle getirilmesi, kaçak yapılaşmanın önüne geçerek vatandaşlarımızın çok daha kaliteli kamu hizmeti almasının önünün açılması gibi pek çok kamusal ve sosyal sorunların çözümünü kolaylaştırdığı, kolaylaştıracağı açıkça görülüyor. Sosyal yönleri ve toplumsal kazanımları güçlü bir toplum inşa edilmesi için düzenli kentleşmenin sosyal ve kültürel altyapının geliştirilmesinin önemi inkâr edilemez. Burada önemli olan vatandaşlarımızın toplumsal acılardan korunması, problemlerinin çözülmesi, kentsel, sosyal ve kültürel anlamda ilerleme sağlayarak toplumumuzu daha ferah ve aydınlık bir geleceğe ulaştırabilmektir.
Bu tasarıda katkıları olan, iktidarıyla muhalefetiyle milletvekili arkadaşlarıma, bakanlık bürokratlarına, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ediyor, milletimize 2/B, 2/A alanlarında ve hazine arazileriyle iştigal eden çiftçi kardeşlerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, tasarıya katkılarından dolayı da Sayın Bakanımız ve bürokratlarına teşekkür ediyor, milletimize hayırlı uğurlu olmasını diler, sizleri saygıyla selamlarım.” dedi.