“İşletme Yönetimi” öyle dışarıdan bakıldığı gibi kolay değil, gerçekten zor bir iştir. Hep söylerim bir işi, bir şirketi yönetme otoyolda 180 km hızla giden bir aracı kullanmaya benzer. Dikkatinizi bir an olsun yoldan ayırdığınızda her an tehlike ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bu nedenle, bir şirketi yönetirken çok ama çok dikkatli olmak gerekiyor. Sektör, faaliyet yeri, organizasyon yapısı, ürün, çalışan – müşteri seçimleri, bunların yanında risk yönetimi, piyasa takibi, rakip analizleri, mal alımı, maliyet yönetimi, satış koşulları, vade yapısı vs. o kadar çok konuda dikkatli olmak gerekiyor ki otobanda hızlı araba kullanmakla alınan risk, bütün bunların yanında yetersiz kalır.
Genelde küçük ve orta ölçekli işletmelerde saydığım bu hususlarda, geçmişten gelen usullerle yönetim anlayışı çok ama çok yaygındır. Yani yönetenler, özellikle patronlar bir işi 10 yıl önce nasıl yapıyorlarsa aynı şekilde yapmaya devam etmeyi tercih etmektedirler. Bunun nedeni, geçmişte yapılmış – başarılı olunmuş uygulamaları değiştirmenin riskini almama tercihidir. Yani geçmişte başarılı olduysam, gelecekte de başarılı olurum düşüncesine sıkı sıkıya bağlılıktır. Bu düşünce tamamen yanlış mı? Hayır. Peki doğru mu? Yine Hayır. Geçmişte başarılı olan bir model, gelecekte de başarılı olacaktır diye bir kural yok. Hatta çoğu kez bu yaklaşımla duvara toslama olasılığı yüksek.
Geçmişte bir dağıtım şirketinde kısa bir süreliğine görev almıştım. Patron, hiçbir şekilde hesaba kitaba dayalı olmayan bir yaklaşımla sürekli acenteler açıyordu. Çünkü, dağıtım sektörünün gelişmemiş olduğu aşamada, açtığı her acente para kazandırmıştı. Bu hep böyle gidecek düşüncesiyle, sektör doyum noktasına yaklaşmış olduğu halde, aynı yöntemle sürekli olarak acente açmaya devam ediyor ve her açtığında da zarar ediyordu. Ben de bunun üzerine kendisine, acente açılışı ile ilgili fizibilite raporları düzenleyelim, gerçekten düşündüğümüz yerde acente açılmasına ihtiyaç olduğunu rakamlarla ispat edersek acente açalım demiştim. O da “süper fikir” diye onaylamıştı. Bunun üzerine bir çalışma yaparak, kısa bir zaman sonra fizibilite rapor formatı geliştirdim. Uygulamaya geçildiğinde yine eski – geçmişte kanıtlanmış ancak bugün geçerliliğini kaybetmiş yöntemi, yani rapor düzenlemeden yeni acenteler açmayı tercih etmeye devam etmişti. Oradan kısa bir süre sonra ayrıldım ama bildiğim kadarıyla benzeri yaklaşımları şirkete epey bir yüksek maliyete neden olmaya devam etmişti.
Aslında küçük ve orta ölçekli işletmelerde bu tarz yaklaşımlar çok fazla rastlanan bir durum. Bunun yarattığı gizli maliyet tahmin edilenin çok ama çok üzerindedir. Ama bu zihniyeti değiştirmek ya da oluşan bu gizli maliyetin hesabını yapmak o kadar kolay da değil. Çözüm nedir? Çözüm, değişime / yeniliğe açık olmaktır. Süreçleri sanki yanlışmış gibi yeniden yeniden sorgulamak, süreçlerde ve ürünlerde inovasyon yaratmaktır. Bunun için en tepeden (patron dahil) başlayarak, belki bir danışman eşliğinde ya da bu süreci yönetecek yeni bir yönetici tercihiyle “Değişim Yönetimi” sistemi kurmak ve değişime bir yerlerden başlamaktır. Danışman deyince, biraz da espri ile karışık aşağıdaki hikayeyi paylaşmadan geçemeyeceğim.
Çoban yol kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Yanına bir jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağı inip çobana sormuş:
‘Kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?’
Çoban bir adama, bir koyunlara bakmış, ‘Tamam!’ diye cevap vermiş.
Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış, bir NASA sitesine girmiş, GPS´ini kullanarak yeri taramış, bir data-base ve logaritmayla doldurulmuş, 60 excel tablosu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Çobana dönmüş ve
‘Tam olarak 156 adet koyunun var!’ demiş.
Çoban ‘Doğru!’ diye cevap vermiş, ‘Koyununu alabilirsin!’
Genç adam hayvanı almış ve jeep´inin arkasına koymuş.
Bu sefer çoban genç adama dönmüş ve ‘Ben de senin işinin ne olduğunu bilirsem koyunumu geri verir misin?’ diye sormuş.
Adam ‘Evet, neden olmasın?’ diye cevaplamış.
Çoban ‘Sen bir yönetim danışmanısın!’ demiş.
Genç adam ‘Nasıl oldu da bildin?’ diye sormuş. Çoban ‘Çok basit!’ diye cevap vermiş,
‘Buraya çağrılmadan geldin, bu bir… İkincisi, benim zaten bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir hayvan aldın. Üçüncüsü, yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun, çünkü köpeğimi aldın!
Hikaye bir yana yönetim karmaşık ve zor bir iş. Belirttiğimiz gibi şirketin faaliyet konusunun seçiminden organizasyon yapısına, piyasa bilgisinden risk yönetimine kadar şirketi çok iyi yönetmek – organize etmek, dümeni bir an olsun elden bırakmamak gerekiyor.
Gemiyi karaya vurmadan, mutlaka hataları önleyici bir yaklaşımla, gelecekte oluşacak riskleri, fırsatları, tehditleri çok iyi analiz etmek ve buna göre gerekli tedbirleri almak gerekiyor. Bunu yapmak için katlanılacak maliyetler, riskin gerçekleşmesi halinde oluşacak maliyetlerin yanında bir hiçtir. İnovasyona, değişime açık / hazır olun, aksi halde yeni gelişmeler, eskileri hiç acımadan yıkar. Hem de çok kısa zamanda..!