Bu başlığı Menderes olarak yazarken, birden anımsadım. Rahmetli büyük başkan Ahmet Piriştina, vefatına kadar geçen süre içerisinde, bir kere bile Menderes demedi. O yüzden ben de Cumaovası diyeceğim…
Cumaovası Belediyesi üzerinde çok ‘organize’ bir çalışma var. Hani “bütün CHP’li belediyeler baskı altında” diyoruz ya, siz bir de Cumaovası’nı görün.
Yoldan geçerken öylesine bir dilekçe yazıp, onu da uçak yapıp kapıdan içeri atsanız, anında soruşturma başlatılıyor. “Neler dönüyor burada.” diye yazmanız yeterli. Anında savcılık dâhil yurdumun kurumları birkaç koldan soruşturma başlatıyor. Oysa suiistimallerin ayyuka çıktığı, medyaya her gün konu olan bazı belediyelerde böyle bir baskı yok…
Üstelik Cumaovası, “vatandaş mağdur” ya da “yatırımcının önünü açmak lazım” edebiyatıyla meclis üyelerinin iş takibi yaptığı, her müdürün odasında bir meclis üyesinin oturduğu belediyelerden değil. Ama ne hikmetse, ‘kişi başına düşen soruşturma oranında’ birinci sırada…
Belediyenin şirketi yok, benzin istasyonu yok, çok rantlı işletmeleri yok. Ayrıca, “meclis üyelerinin baskısı ile tee Bağdat’tan getirilmiş, ‘özel yetkili-yetenekli bir imar müdürü hiç yok. Zaten belediye binası da, bir pasajın ikinci katından ibaret.
Belediye Başkanın gözü Aziz Abisinin koltuğunda olmadığı için, belediyenin kaynaklarını, yetimin hakkını bu uğurda peşkeş çekmiyor. Bırakın danışman ordusu, dünür-bacanak beslemeyi, tek bir danışmanı, hatta başkan yardımcısı dahi yok. Ve hatta basında onu ‘sempatik’ gösteren bir basın danışmanı bile olmayan tek başkan!
Ama galiba “seçimlerde AKP’ye katılacağım” şeklinde bir taahhüdü yok. Hani firmaların kampanyaları oluyor ya “24 ay taahhüt verin, yüzde bilmem kaç indirimli kullanın” filan şeklinde. Bazı belediyeler de öyle sanırım. “Yatcaz, kalkcaz, yatcaz kalkcaaz, hoop AKP’deyim!” gibi…
Bildiğiniz gibi mimari projeler vatandaş tarafından, bir serbest mimarlık ofisine gidilerek, parası da bizzat vatandaş tarafından ödenerek çizdiriliyor. Belediye meclislerinde de geçme durumu olmadığı için, yasalara uyan her proje ruhsatını alıp, inşaatına başlıyor. İşte bu projeleri çizdiren vatandaşlar tek tek bulunup, “Sizi bu mimara kim yönlendirdi?” sorusu soruluyormuş yetkili makamlarca… Pes yahu. Çeyrek yüzyıllık meslek hayatımda böyle bir şey duymamıştım.
Acaba yetkili makamlar da mimari proje çizme yetkisine sahip de, kendilerine proje gelmemesinden mi şikâyetçiler?
Yoksa birilerinin yakınları yeterince mimari proje mi alamıyor?! Çözemedim…
Bardağı taşıran son damla olmasa, bu yazıyı yazmayı düşünmezdim yine de. Çünkü “açık ve şeffaf iş yapan yönetimler, araştırılmaktan ve soruşturulmaktan rahatsız olmamalı. Hatta soruşturulmadan yönetimin kendisi her şeyini açıkça medya ve belde halkıyla paylaşmalı.” diye düşünen biriyim. Ancak bu son olay gerçekten ilginç, bir o kadar da saçma. Şöyle ki:
2007’de Büyükşehir Meclisi’nde onanan ve dönümlerce alandan oluşan Cumaovası planlarının bir yerinde, ‘belediye hizmet alanı’ olarak görülen bir yer, ‘eğitim tesisi’ alanına dönüştürülmüş. Yani bir kamu kullanımından, ihtiyaç üzerine başka bir kamu kullanımına. Üstelik söz konusu alan vatandaştan bedelsiz terk yoluyla alınmış bir arazi de değil
İşte tam 7 (yedi) yıl sonra, “Neden belediye hizmet alanını eğitim alanına dönüştürdünüz?” diye savunma istiyor müfettiş eski Büyükşehir Meclis üyelerinden!
Dünya Amerika’nın İslam ülkelerine getirdiği demokrasiden çekerken, biz de AKP’nin ‘ileri demokrasisinden’ çok çekeceğiz daha.
Not: Bahsi geçen planla ilgili raporu yazan meslektaşımı öğrenebilirsem, ona da bir çift sözüm olacak elbette…