Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

ÖMÜR DEDİGİN

Yakınlarım ve öğrencilerim benim

Yakınlarım ve öğrencilerim benim belgesel tutkunu bir insan olduğumu çok iyi bilir. Bunun bazen sıkıntısını da çekmiyor değilim. Öyle ki her ne hikmetse belgesel kanallarının dışında bir çok televizyon kanalı belgesel yayınlarını zorunlu(!) olduklarından mıdır nedir sabahın erken saatlerin de yayınlar. Ben de onlara inat bu saatte de olsa izlemeye çalışırım.
 
 TRT nin uzun zamandan beri yayınladığı benim de çok hoşuma giden beşeri bir belgeseli var. Adı ‘Ömür Dediğin’. Yayın zamanı da oldukça uygun. Hatta bazen izleyemeyenler için TRT nin diğer kanallarında da yayınlanıyor.
 
Muhteşem bir belgesel. Format olarak ülkemizin değişik yörelerinde yaşayan yaşlılarımızı konuşturarak, onlarla sohbet edip yaşam tecrübelerini gelecek kuşaklara aktarıyor. Açıkçası benim tarzıma da çok uygun. Ben de yaşlıları dinlemeyi, onların tecrübelerinden istifade etmeyi, gençlerin de yenilikçi fikirlerinden faydalanmayı seviyorum.
 Bu hafta sonu yine takıldım ‘Ömür Dediğin’ belgeseline.
 
Mersin de yaşayan Karı koca çiftin öyküsü.
İki genç bir birini çok sever ve evlenirler. Bir kız çocukları dünyaya geldikten sonra kocası Erzincan’a askere gider. Bir müddet sonra eşinin izine geleceği söylenir. Kocasının askerden geleceğini düşünen teyze buna çok sevinir. Fakat eşinin hastalık dolayısıyla üç aylığına hava değişimine geldiğini öğrenir. Behçet hastalığına yakalanan amcanın gözleri gün geçtikçe görmemeye başlar ve bir müddet sonra kör olur. Yine hastalığın etkisi ile bir müddet sonra el uçları da tuhaflaşmaya işlevini yitirmeye başlar. O muhteşem Anadolu kadını kocasına sahip çıkar. Daha çok çalışır, elinde avucunda ne varsa iyi olması için sürekli doktorlara götürür. Kocasını bir an olsun yalnız bırakmaz. Tuvalet dahil bütün ihtiyaçlarında karısına bağlı olmak zorunda olan kocasına o kadar sadık ve o kadar bağlıdır ki. Şöyle ifade eder. Ne yapalım biz evlenince bu adam böyle değildi. Erkelerin en yakışıklısı idi, şimdi hasta oldu diye benim bunu atmam mı lazım der.
Günümüzdeki havadan sudan boşanma sebeplerine inat işte vefalı ve cefalı muhteşem bir Anadolu kadını ve onu gözünden de daha çok sevdiğini ifade eden Anadolu erkeği…
 
Diğeri Yozgat’ta yaşayan 72 yaşındaki bir teyzenin öyküsü. Sert yapılı bir babaya sahip olan teyzemiz okumak ister fakat bunu babasına söyleyemez bile. Sevdiği bir insanla evlenir. Dört tane kız çocukları olur. Maden ocağında çalışmaya giden kocası 25 yaşında hayatını kaybeder. Kayın babası ve kaynanası teyzenin ağlayıp yakarmasına karşın babasının evine gitmesini ister. Yalvarır yakarır beni çocuklarımdan ayırmayın, sizlere yük olmayız çok çalışır çabalarız der, ama nafile. İki çocuğunu elinden alıp diğer iki çocuğuyla babasının evine gönderirler. Teyzenin ağlayarak söylediği, kocasının ölümünden çok, çocuklarından ayrılmanın kendisini daha fazla yaraladığıdır. Bir müddet sonra kayın babasının yanlarında olan çocuklarını başkasına evlatlık verdiğini duyar. Belli bir yaşa kadar babasının yüzüne çıkmayan teyze, babasına ben senin evine geldim. Madem çocuklarım başkasına evlatlık verilecekse benim çalışıp çabalamamın bir anlamı yok der. Bunun üzerine babası teyzenin ağabeyini göndererek diğer çocuklarını da yanına getirtir…
Şimdi çocuklarını gelin etmiş, kızlarından ve eniştelerinden oldukça razı olan teyzemiz; ‘Bizden geldi geçti’. Ancak sizler birbirinizi sevin. Birbirinizde kusur aramayın. Hatasız insan olmaz birbirinize iyi günde ve kötü günde sahip çıkın diyerek yine o muhteşem Anadolu analarının mesajlarını verdi…
Ne diyelim bu belgeselden günümüz insanının alması gereken çok dersler var.
 
İzlemeniz dileğiyle…