Önemli olan zihniyet degişimi

Dün 12 Eylül darbesi yargılanmaya başlandı. Ankara Adliyesi, belki de tarihinde ilk kez böyle bir duruşmaya şahitlik ediyordu.   Beklenildiği gibi Kenan Evren’in, yüreği, yargının karşısına çıkmaya yetmedi. “Kolum kırıldı” dedi, biz de inandık. (Rahmetli ninem olsaydı, “yalansa essah ola yavrımmmm” derdi.) Oysa sadece Adliye’de değil, ülkenin dört bir yanında kendisini bekleyenler vardı… O günden […]

Dün 12 Eylül darbesi yargılanmaya başlandı. Ankara Adliyesi, belki de tarihinde ilk kez böyle bir duruşmaya şahitlik ediyordu.
 
Beklenildiği gibi Kenan Evren’in, yüreği, yargının karşısına çıkmaya yetmedi.
“Kolum kırıldı” dedi, biz de inandık. (Rahmetli ninem olsaydı, “yalansa essah ola yavrımmmm” derdi.)
Oysa sadece Adliye’de değil, ülkenin dört bir yanında kendisini bekleyenler vardı…
O günden bugüne değişen ülkeyi göstereceklerdi…
Karşılarında tir tir titreyen bulamayacaktı…
“Sıhhatin nasıl paşam” diye kuyruksallayanlar da olmayacaktı.
Selama duran kimseyi göremeyeceği gibi, “yolu açanlar” da saygıdan değil, “ifade vermesine fırsat” için kenara geçeceklerdi…
İğrenenlerin yüz hatlarını görme şansı olacaktı…
O gün işkence edilenlere rastlayacak, belki “gözlerindeki nefreti” görme şansını elde edecekti.
Kiminin gözünde ise bir hasret olacaktı, kaybettikleri yakınlarını arıyormuş gibi bir bakış yakalayabilecekti.
Her şeye rağmen özgür insanlar olacaktı orada…
Bütün dayatmalara karşı duranların nasıl olduğuna şahitlik edecekti…
Farklı fikirdeki insanların darbecilere karşı nasıl tek yürek olduklarını görebilecekti.
Kısaca acı görecekti, nefret görecekti, iğrenmeye tanıklık edecekti ama göremeyeceği bir tek şey vardı, o da sevgi…
Evren ve saz arkadaşları, asla kendilerine sevgiyle bakan bir çift göremeyecekti…
Paralı avukatları bile o bakışı fırlatamayacak, yüreklerine su serpemeyecekti.
Kaçırdılar tabii…
Bütün bunları göremediler, kaytardılar.
Nereye kadar kaytaracaklar, birlikte göreceğiz.
Konu bu değil elbet…
O gün Adliye’nin önüne doluşanlar, sırf nefretle bakmak için orada değillerdi.
Bütün siyasi görüşten, toplumun farklı katmanlarından, her düşüncede, her inançta, farklı ideolojilerde olanların gözü, kulağı Ankara Adliyesindeydi.
Aslında hiç kimsenin,  90’ını geçmiş, hayatın son demlerini yaşayan, eli ayağı tutmayan birisinin alacağı cezayı umursadığını sanmıyorum.
Doğrusu benim böyle bir beklentim olmadı. Bir süredir ülkede darbecilere karşı duyulan öfke, onlara verilen en ağır cezaydı zaten.
Bu tepkilere, dün Ankara Adliyesi’nde görülen dava, tuzu biberi oldu.
Dünkü yazımda da söyledim, bu davanın “tüm vatandaşlara açık” bir şekilde yapılması taraftarıyım. Bu isteğim, alacakları cezayı duyup hoşnut olmanın ötesinde bir şey.
Yapılan insanlık dışı davranışlara ne cevap vereceğini duymaktı.
Darbeyi olgunlaştırma adına yasal olarak üstlendiği görevi yapmamanın ötesinde, provoke olaylara ne cevap vereceğiydi.
Kanunsuz, uygunsuz ve hainlikle eşdeğer bulunan suçlamalara karşı nasıl bir savunma yapacaktı ve bunu yaparken de yüz hatlarının alacağı şekil önemliydi…
Kuşkusuz bundan çoğunluğun alacağı hazzı ben de alacaktım.
Ama esas mesele bu değil elbet.
Kamu kurumlarında görev yapanların, görev alanını bilmeleriyle alakalı bir şey…
87 yıldır çeşitli sürelerde “müdahale” etmeyi kendilerine hak bile silahlı kuvvetlerin, böyle bir hakkının olmadığının farkına varmalarıdır.
Herhangi bir kurumdaki memurdan farkı olmayan silahlı kuvvetler mensuplarının, görev alanını bilmesi ve ona uygun davranmasının şart olduğunun anlaşılması gerekiyor.
Elinde silah olunca, yasayı çiğneme gibi bir hak, hiç kimseye verilmemiştir.
Herhangi bir kurumda çalışan memur veya üst düzey bir görevlinin “darbeye teşebbüs” etmesi, nasıl “çılgınca” bulunacaksa, “elimde silah var” denilerek kendilerinde hak olduğunu sananların anlayışının da çılgınlık olduğu bilinmeliydi.
Kısaca diğer kurumlarda olduğu gibi silahlı kuvvetlerinde de bir değişimin algılanması gerekiyordu.
Yapısal değişiklik her zaman mümkündü ama asıl istenen o değildi, anlayışın değişmesi gerekiyordu. Asıl bir zihniyet devrimi yaşanmalıydı ve darbelerin en güzeli de buydu…
Dün, gözünü ve kulağını Ankara’ya dikenlerin esas gayesi, bundan sonra darbeye niyetlenenlerin olmamasıydı.
Kendisini ülkenin sahibi sanıp, kendisinden başkasını suçlu görmenin sağlıklı bir insanın düşünce yapısı olmadığı anlaşılmalı, bu hastalıklı düşünceden vazgeçilmeliydi.
Ve TSK’ın modernleşmesinden, güçlenmesinden çok daha önemli olanın zihniyet değişimi olduğu artık bilinmeliydi.
Çok zor olmamalı, diğer kamu görevlileri ne yapıyorsa, onlar da onu yapacaktı.

Twitimden seçmeler
Adaletsiz vergilerin olduğu bir ülkede, gelen her zam, çok daha fazla adaletsiz demektir.

Exit mobile version