Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Risk alıyorum, o halde varım!

Getiriyle doğru orantılı olan

Getiriyle doğru orantılı olan riskin, işletmeler tarafından iyi yönetilmesi şart. Riskin sürekli ölçülmesi, hesaplanması ve kontrol altında tutulması lazım, aksi halde işletme batabilir!
Risk ve getiri kavramlarının doğru orantılı olduğunu derinlemesine ilk kez üniversitede iktisat dersinde öğrenmiştim. Risk artarsa getiri artar,  risk düşerse getiri düşer. Elbette körü körüne riskin artması gelir yaratmaz. Tam tersine önemli zararlara da yol açabilir. Demek ki; riskin iyi bir şekilde yönetilmesi gerekir. Aşırı risk alınması halinde bazen iyi yönetmek de beklenen sonuçları vermeyebilir. Risk yönetmek zor iştir ve işletmecilik aslında bu anlamda risk yönetme sanatıdır. 25 yıldır finans sektörünün içindeyim ve çok değişik görevler üstlendim. Ayrıca diğer sektörleri de yakından izleme şansım oldu. Teori, aslında sadece iktisatta değil, hayatın her alanında geçerli. Risk almadan olmuyor. O halde bunun iyi bir şekilde yönetilmesi, işin şansa bırakılmaması gerekir.
Ne zaman uçağa binsem hep aklıma gelir. Acaba uçağın havada kalmasını ilk test eden kişi bu riski nasıl aldı? Wright Kardeşler 1900’ün hemen başında inanılmaz bir risk almışlar ve elde edilen sonuç ortada. İnsanlık onlara minnettar. Onlar bu riski göze almasalardı dünya, bu nimetten yararlanamayacaktı. Tersini,  yani uçağın icat edilmediğini bir düşünsenize. Dünya her bakımdan geriye gider. Mal, hizmet, ekonomi, toplumların yapısı çok gerilerde olurdu.
Sigorta şirketleri ve de onları sigortalayan reasürans şirketlerini bir düşünün. Aynı anda neredeyse dünyadaki mülk ve risklerin en az yarısını sigortalıyorlar. Ne büyük risk değil mi? Üstelik topladıkları prim gelirlerinin belki yüzlerce, binlerce kat fazlası riskle karşı karşıya kalıyorlar. Yani işleri risk satın alarak ve bunu iyi yöneterek para kazanmak. Aldıkları bu riskleri iyi, hatta çok iyi yönettikleri sürece getirileri de aynı ölçüde yükselebiliyor. Aksi halde, çok büyük zararlarla karşı karşıya kalabiliyorlar.  Bir an düşünün!  Sigorta şirketleri olmasa ne olurdu? Ticari hayat resmen dururdu.  O halde risk almadan hem genel ekonomi, hem özel yaşam gelişemez.
Aynı şekilde bankalar da öyle. Kredi verirken, çok büyük riskler alıyorlar. Bu riskler, anaparanın geri dönmeme riski, faiz riski, kur riski, ekonomiye zarar verme riski vs. oldukça büyük. Mevduatı elde tutmanın bile riski var. O halde,  risk kaçınılmaz. Çözüm, riskin iyi yönetilmesidir. Bankalar, risklerin iyi yönetilmesi ve olası risklerin engellenmesi için yüzlerce personel istihdam ediyor. Çünkü risk yönetimine harcanan para, ortaya çıkacak riskin maliyetinden daima çok daha küçük olur.
Diğer işletmelere bakalım. Yatırım / üretim yaparken, mal satarken de hep risk var. Yatırım yaparken yatırımın geri dönmeme riski, vadeli satışlarda vadesinde tahsilat yapamama riski gibi pek çok risk vardır. Risk çoksa, getiri de çok. Öncelikli şart, sağlam risk yönetimidir. Demek ki; her sektörde, her işletmede daima çeşitli riskler vardır. İşletmeniz hangi konuda faaliyet gösterirse göstersin, türü ne olursa olsun riskin çok iyi yönetilmesi gerekiyor. Riskin sürekli ölçülmesi, hesaplanması, bu konuda bilimsel, kanıtlanmış matematiksel yöntemlerden yararlanarak kontrol altında tutulması gerekiyor.
Örneğin, banka ve sigorta şirketlerinde ve hatta pek çok kurumsal şirketlerde Risk Yönetim Bölümleri vardır. Bu bölümler risk getiri dengesini çok dikkatli bir şekilde yönetirler. Aksi halde alınan risklerin büyüklüğü şirketi çok tehlikeli sonuçlara götürebilir.
Risk yönetimi genellikle olağan durumları değil, olağan dışı, beklenmedik durumları içerir, içermelidir. Çünkü olağan dışı / beklenmedik durumları kontrol altına almak gerekir. Özellikle de önleyici bir yaklaşımı benimsemek çok önemli. Yani risk gerçekleştikten sonra değil, risk gerçekleşmeden tedbir alınmalı. Örneğin; deprem/yangın anında yapılması gerekenler çok önceden planlanmalı. Elektriğin/suyun aniden kesilmesine karşı tedbir alınmalı. Malın satılamama/zamanında teslim edilememe ihtimaline, çek bedelinin zamanında ödenmemesine karşılık önceden plan yapmak gerekir. Kredinin vadesinde geri dönmemesi hesaba katılmalı. Bu örnekler her işletmeye ve konusuna göre değişkenlik gösterecek.
Riskin dengeli bir şekilde dağıtılması da önemli. Yani riskin bir müşteri, bir konu, bir alanda yoğunlaşmamasına özen gösterilmeli. Örneğin, bir işletme, vadeli satışlarının büyük kısmını sadece bir müşteriye yapmamalı. Bunun limiti olmalı. Tek kişiye yapılacak vadeli satışın, örneğin öz kaynaklar kadar büyük olması ve söz konusu tahsilatın vadesinde yapılamaması halinde şirket batabilir. Demek ki; sadece vadeli satışın yaratacağı risk bile tek başına çok önemli.
Risk iyi yönetilirse karlılık üzerinde doğrudan olumlu yaratır. Aksi halde, beklenmedik durumlar işletmeye zarar verebilir, hatta o işletmeyi yok edebilir. Sektörel ayrım yapmaksızın işletmeler için risk çeşitlerini ana başlıklar itibariyle aşağıdaki şekilde ifade edebiliriz.
1. Faiz oranı riski
2. Döviz/Kur Riski
3. Enflasyon Riski
4. Operasyonel Risk
5. Finansal Risk
Yukarıdaki risklerin her birinin detaylı alt başlıkları var. Bu risklerin gerçekleşme olasılıklarına karşın, gerekli önleyici tedbirlerin mutlaka alınması gerekir. Aksi durum işletmeler için büyük tehlike yaratabilir. Bu stratejik karar sizin; ister hiç risk almadan yaşayın, ister gözü kara, ister kontrollü/risk yöneticisi olun.