Kelime anlamı bu olmalı ki yediemin herkes tarafından güvenilir kişilerin varlığını çağrıştırır, yani birden çok kişi arasında hukuki durumu çekişmeli olan bir malın, çekişme sonuçlanıncaya kadar emanet olarak bırakıldığı kimse anlamını taşımaktadır.
Belediye hizmetlerini Romalılar döneminde municipium denen kuruluşların, Müslümanlık dönemlerinde ve Osmanlıda ise Muhtesiplerin ve kadıların bu göreve baktığı, ilk modern belediye teşkilatının ise 1835 de İngiltere’de kurulduğu yapılan araştırmalarda belirtilmektedir.
Osmanlıda döneminde Muhtesip denen “ihtisap ağaları” daha çok belediye zabıtası görevi yapardı, görülen hizmetlere karşılık intisap resmi toplanırdı. l855’te belediye işleri Şehir Emaneti adıyla kurulan teşkilâta devredildi. Belediye başkanına da Şehremini denilirdi. Ülkemizde ise 1930 yılında bugünkü belediye teşkilâtı kuruldu.
Şimdilerde yedi emin bulmak gündüz gözü mumla kayıp aramak gibidir. Bir birini kovalayan ihalelerin arakasında mutlaka insanları rahatsız eden pis kokular gelmektedir. Özellikle geri kalmış ülkelerde yada gelişmekte olan ülkelerde bu konularda kamu kurum ve kuruluşları zarara uğratılmaktadır.
Her halde yedieminden esinlenmeliki Osmanlı döneminde belediye başkanlarına şehremini derlermiş.
Ülkemizde ve ilçemizde belediyelerde herkes bir şekilde eserler bırakarak kendi dönemlerini bitirmişler ve hizmetlerinin takdirini millete bırakmışlardır.
1999 Mart seçimlerinden sonra dönemin belediye başkanı rahmetli Mustafa ORUÇOĞLU şimdiki şire pazarının üzerini kapatarak hizmete gelir gelmez başlamıştı. Makamına ziyarete gelenlere şire pazarındayım veya Gaziantep caddesindeki yapılmakta olan köprünün yanındayım beni görmek isteyenler yanıma gelsin derdi. Bu iki hizmet ve daha sonra eski Adıyaman yolundaki alandaki çalışmaları herkesin takdirine bu gün bile şayandır.
O günlerin belediye başkanı olan rahmetli ORUÇOĞLU her halde herkesin gönlündeki bu günün şehremini olmalıdır.
Besni şıra, süt, yoğurt ve peynir pazarına yolunuz düşerse köylü kardeşlerimizin köylerden Besni şire pazarına akan çile dolu çabalarını, alın terlerini bin bir zahmet ile kazanca çevirdikleri emeklerini görmenizi isterim.
Eskiköy’den, Kevcalı’dan, Bereketli’den, Çilboğaz’dan, Oyratlı’dan, Sofraz’dan, Mırıhtıl’dan ve daha adını hatırlayamadığım bir çok köyümüzden bir leğen yada bir kova peynirin peşinden pazara akan insanların hayatta kalma mücadelelerinin çabalarını görmenizi isterim.
Sevgili Besni Ekspres gazetesi okurları bizlerin bir sözü vardır, rençperin kırk günlüğü kırk kuruşa gelir derler, doğrudur çoluğu ile çocuğu ile evin bütün bireylerinin peşinden koştuğu bir leğen veya bir kova peynir bu insanların emeklerini karşılamadığını biraz gözlemleseniz sizlerde görürsünüz bu insanların kırk günlerinin kırk kuruşa gelmediğini.
Besni şire pazarında köylerden gelen daha önemlisi pazartesi ve cuma günleri pembaa köyünden gelen yoğurtlar pazara o gün ayrı bir zenginlik katmaktadır. Haftanın diğer günlerinde bir çok insan yoğurt almak için o günü beklemektedirler.
Yine köylerimizden yerli maydanoz, pipirim, tere ve bağ yaprağının yanı sıra bir çok organik ürün pazara gelenlerin beğenisini kazanmaktadır.
Sevgili dostlar bu pazaryerini bu hale getiren göreve gelir gelmez belediyenin ustalarından Mehmet Oğul ve diğer eleman arkadaşlara yaptıran ORUÇOĞLU’nun bu emek verdiği kendinden sonra kalıcı bir eser olarak bıraktığı bu mekânlardan birine adını vererek yaşatılması tüm Besni halkının takdirine şayan olup beğeni kazanacağını ummaktayım.
Bizler vatandaşız yaşadığımız topraklarda seçilen insanların makam ve mevkileri ne olursa olsun her birinin halkın yediemini olmalarını istiyoruz. Yediemin güvencesini millete verecek şehreminleri görmek istiyoruz.
Sevgili Besni Ekspres gazetesi okurları sözün kısası bizler bu ülkede vekillerin asillerden yani halktan üstün ve ayrıcalıklı yanlarının olmasını istemiyoruz.
Halkın içerisinde halk ile beraber olan sorunları araştıran çözen bir anlayışın destekçisi ve takipçisi olalım diyorum ve herkese selam ve saygılarımı sunuyorum.