Bugün siyaset yazmayı hiç istemedim. Farklı bir konuya odaklanmak üzereydim ki, yine araya siyaset girdi, çekip çıkarmaya çalıştımsa da çırpındıkça battığını gördüm.
Uzmanlar teknolojinin beynimizi yorduğunu söylüyor. Aslında pek kullanmadığımız beynimizin yorulması çok da mümkün değil ama uzmanları yalanlayacak da değilim.
İnsanlar beyinlerinin çok azını kullanırmış. Sadece yüzde bir daha fazla kullansa süper bir insan olma şansını elde edebiliyormuş.
Sadece bu değil elbet.
Zaten beynimizin azını kullanıyorken, onu bile çok görenler, düşünmememiz için her şeyi feda edebiliyorlar.
Bunların başında televizyon geliyor.
Okumayı ve hayal kurmayı, böylece beyni geliştirecek egzersiz yapmayı engellemenin yolu televizyon gibi hazır görüntülerin yutturulmasıdır.
Teknolojinin beyni yormasıyla ilgili uzmanların değerlendirmesini okuyunca ister istemez, beynin en çok kullanılması gereken ama hiç kullanılmayan alanı olan siyaset aklıma geldi.
Sahi, siyasiler beyinlerinin kaçta kaçını kullanıyor?
Ya da “yerini muhafaza etme” adına harcadıkları enerjiyi, “hizmete” veya “daha iyi bir ülke/dünya” için demokrasiyi geliştirme, özgürlük alanlarını genişletme, ayak bağı olan yasa veya anayasa maddelerini değiştirme, barış ortamı tesis etme, ayrımcılığı yok etme gibi birçok alanda beyin ne kadar kullanılıyor?
***
Doğrusu beyin çok ilginç ve bir o kadar da mucizevi bir organ…
Cevize benzemesiyle de elinize alıp inceleme şansını bulacağını harika bir örneği, leziz bir tadı var.
Beynin bir tarafı diğerinden farklı…
Beynin sağını veya solunu kullanana göre kabiliyeti, yönelimleri, başarıları veya başarabilecekleri değişiklik gösteriyor.
Hangi tarafa ağırlık veriyorsanız veya egzersizi hangi yönde yapıyorsanız beyninizin gelişmesi de o yönde artıyor.
Duygusal zekâya sahip olup olmadığınız, müziğe olan ilginizin derecesi, sanata bakışınız veya başarılı olma şansınız, spordaki kabiliyetiniz, yazı yazmadaki verimliliğiniz… Bütün bunların hepsi, beynimizle ilgili…
Beyaz bir et parçasından ibaret olsa da, içindeki müthiş sanat, bizi biz yapan değerleri barındırandır aynı zamanda.
İşte siyasetle beyin burada çok önemli bir birlikteliğe sahip…
Siyaset, neredeyse hayatın kendisidir.
Toplumun olumlu veya olumsuz şekillenmesinde, insanların iyi veya kötü bir şekilde yönetilmesinde, hayatın çekilmez veya yaşanılır kılınmasında, geleceğin iyi ya da kötü bir şekilde planlanmasında, insanların başarıyı yakalaması veya akamete uğratılması noktasında.. Hâsılı hayatın her alanında önümüzü açan veya kapatan siyasettir.
Bu kadar önemli olan siyaseti meslek olarak seçenlereyse siyasetçi diyoruz.
Öyleyse siyasetçiler, en az bilim adamları kadar beyinlerini kullanıyor olabilmeliler.
Ama öyle değil.
Bazıları kullanıyor, bazılarında “hiç beyin yokmuş” gibi davranmalarını hayretle izliyoruz.
Eğer siyasetçiler beyinlerini kullanıyor olsalardı, neler olurdu neler?
Öncelikle tarihten bugüne “vahşet” denen hiçbir olay olmazdı.
Savaşları görmez, insanların hiç yere heba edildiğine tanıklık etmezdik.
Yoksulluk olmadı belki, açlık çeken görülmez, bir parça ekmeğe muhtaç olan bulunmazdı.
Siyasiler beyinlerini çalıştırsalardı diktatörler bulunmazdı belki.
Onların yaptığı zulümlere yanmaz, ellerimizi açıp dua edecek mazlumlar bulamazdık.
Birilerin vereceği hakka kalmaz, özgürlük için kafamızı patlatmaz, meydanlara inmezdik.
Eğer beyinlerini çalıştıran siyasiler olsaydı, kendilerini halktan korumaz, halkı korumaya gerek olmayan bir yapı inşa ederlerdi.
Ve eğer siyasiler beyinlerini yeterince kullanabiliyor olsalardı, koltuğu koruma adına harcadıkları enerjiyi, daha iyi bir dünya için harcarlardı…
Eee bize kalansa onların koltuklarını muhafaza etmek için “oy” verip, “oy oy Eminem” türküsünü çığırmak kalıyor; “Parmağında yüzükler, nedir bu güzellikler.”
Twitimden seçmeler
“NEMRUT’un KANINDA, Çukurova’nın pamuğunda, Edirne’nin mısırında CHP vardır.” (İmza Kemal Kılıçdaroğlu.)