Bilgi ve teknolojinin getirdiği kolaylıkların yanında hızla değişen yaşam koşulları,özellikle bizim kuşağı iki derede bir arada bıraktı.Şöyle ki yeni nesil ile eski nesil arasında tampon bölge olmanın yanında bir yandan gençliğinde akşama pişireceği pilav için zahire evinden yağı izinsiz alamayan Analarımız diğer taraftan taşıdığı kredi kartınının limitinden sürekli şikayet eden eşlerimiz.
Bu durumu merhum gazeteci dostum Tayfun Talipoğlu şöyle ifade ederdi ;
Salona giriyorum Annem diyor ki oğlum Baban geldi,Hiç istifini bozmayan Candaş (Oğlu) diyor ki Baba hayret bi şeysin ha gelirken bir bardak su getirseydin bari ?
İşte sol yanımızda büyüklerimiz sağ yanımızda gençlerimiz arasında sıkıştık kaldık.Sol yanımızdakiler hızla tükenirken bizler bilgisayar çağına yakın okuma gözlükleri ile adapte olmaya çalışıyoruz.
Büyüklerimize nasıl hürmet etmeyiz ki ?
Onlar değilmiydi ekmek tahtası üzerinde ekmek açtığı yerde sağ ayak başparmağı ile Beşik sallayan ?
En büyüğü 10 yaşında Beş çocuk için kan ter içinde çamaşır yıkayan ve etrafta savrulan çocuklarını mahallede ki kuyulara düşmesin diye kuyularda ´´kıllı Kız´´ var diye çocuğunu korumak için polislik yapanlar ?
Şimdi bazı sohbetlerde o zamanlar çocukların psikolojisini bozuyorlarmış diyenler var ?
Yahu can kurtarmak için başka çare mi vardı ? Hemde Allaha şükür hiçte psikolojimiz falan da bozulmadı.
Velhasıl,sözün kısası
Yani Demem o ki ?
- Bizler dağ şehir oynarken bile artist hanesine Cavidan Dora,Mine Soley,Melek Görgün,Aydemir Akbaş yazamayan utangaç çocuklardık..
- Bizler bırak anne,baba,amca-dayılarmızı komşu amcaları bile görüdüğümüzde elimizdeki sigarayı avcumuza söndüren edepli çocuklardık..