Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muhammed Mustafa Dicle

Gidenlerin Ardından ‘Her doğum ölüme giden yolun başlangıcıdır’

Ölüm üzerine ne zaman düşünsem, içimde derin bir sessizlik yankılanır. Sanki bir zamanlar dolup taşan bir odanın birden bire boşaldığını hisseder gibi… İnsan, ölümü anlayamaz. Çünkü ölüm, gözle görülmez, elle tutulmaz, yalnızca hissedilir. Eksiklikle, suskunlukla, bir sabah uyandığında kapını çalmayan bir dostla, bir daha dönmeyecek bir vedayla…

Ölüm, hayatın en keskin gerçeğidir ama insan en çok onu yok sayarak yaşar. Sabahları aynı yolları yürüyerek, aynı insanlara selam vererek, yılların birbirini tekrar eden günlerden ibaret olduğunu sanarak… Ama bir gün, hiç beklemediğin bir anda bir telefon çalar. Bir haber gelir. Bir dostun, bir akraban, bir zamanlar ellerinden tuttuğun biri artık yoktur. O güne kadar ölüm, başkalarının başına gelen bir şeydir. Filmlerde izlediğin, haberlerde duyduğun, başkalarının hikâyelerinde okuduğun bir uzaklık… Ama o gün, o isim senin dünyandan eksildiğinde, ölüm birdenbire gerçek olur. Ve o anda, insanın içindeki bütün saatler durur.

Sonra garip bir şey olur. Dünya devam eder. Sabah güneş doğar, insanlar işlerine gider, çocuklar sokaklarda oyun oynar. Kahvehanelerde çaylar içilir, televizyonlarda diziler yayınlanır, hayat aynı temposuyla akmaya devam eder. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Oysa senin için hiçbir şey eskisi gibi değildir. Zamanla fark edersin ki, ölüm en çok kalana ağır gelir. Giden, belki de sonsuz bir huzura kavuşmuştur. Ama geride kalan, hayatı eksilerek tamamlamak zorundadır.

İnsan, sevdiklerini kaybettikçe büyür. Çocukken ölüm, büyüklerin sessizce konuştuğu bir konudur. Uzakta bir yerlerde yaşanan, bizden çok uzakta duran bir gölge gibi… Ama zaman geçtikçe, hayatın aslında eksilerek ilerlediğini fark ederiz. Önce büyüklerimiz gider. Anne gider, baba gider. Sonra dostlarımızı kaybederiz. Birer birer eksilir hayatımızdaki sesler. Ve bir noktadan sonra, geriye kalanlarla yaşamayı öğrenmek zorunda olduğumuzu anlarız.

Ölüm, insana unutmayı öğretir. Önce sesini unutursun. O kadar tanıdık gelen, yıllarca kulaklarında çınlayan o sesi bir gün hatırlamaya çalışırsın ama net gelmez. Sonra yüzünü unutmaya başlarsın. Fotoğraflara bakmadan hatırlamakta zorlanırsın. Elinin sıcaklığını, saçının kokusunu, yürüyüşünü… Hepsi zamanın içinde silikleşir. Ve işte o zaman, ölüm gerçekten gerçekleşmiş olur.

Ama bazı ölümler asla tam olarak gerçekleşmez. Çünkü bazı insanlar, hatıraların içinde yaşamaya devam eder. Bir defterin kenarına yazılmış bir notta, eski bir ceket kokusunda, unutulmuş bir şarkının ilk notalarında… Ve en çok da, bir anının içinde. Çocukken elini tuttuğun birinin öğrettiklerinde, gülüşünün aynısını taşıyan bir başka yüzde, yıllar sonra duyduğun tanıdık bir kelimede… Ölüm, bazen tamamen kaybolmak değil, başka biçimlerde var olmaya devam etmektir.

Yine de insan, ölümü her hatırladığında içinde ince bir sızı hisseder. Keşke deriz. Keşke daha çok konuşsaydım, keşke daha çok sarılsaydım, keşke gitmeden önce ona söylemek istediklerimi söyleyebilseydim. Ama ölüm, insana vakit varken yaşamayı öğretir. Sarılmanın, affetmenin, sevmenin, paylaşmanın ne kadar değerli olduğunu ölümle anlarız.

Belki de, ölümden korkmamak gerekir. Ama onu unutmamak gerekir. Çünkü ölüm, insana hayatı hatırlatır. “Vaktin var,” der, “ama sonsuz değil.” Ve belki de bu yüzden, hiçbir günümüzü yarım bırakmamalıyız. Sevdiklerimize daha çok zaman ayırmalı, kırgınlıkları bir kenara bırakmalı, sevgimizi esirgememeliyiz. Çünkü bazen bir gün, her şey için çok geç olabilir.

Bir gün hepimiz gideceğiz. Ama o güne kadar, yaşamı tamamlamak için eksilmeyi kabul etmeliyiz. Çünkü insan, eksildikçe tamamlanır.

Son Söz

Bir gün hepimiz gideceğiz. Ama o güne kadar, sevdiklerimize sıkı sıkı sarılalım.
Bugün konuşalım.
Bugün affedelim.
Bugün gülümseyelim.
Bugün, yaşamın değerini bilelim.

Çünkü yarın, bazen hiç gelmez.

Bu Haftanın Kitabı: Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş – Jose Saramago
Bu Haftanın  Şiiri: Otuz Beş Yaş– Cahit Sıtkı Tarancı 
Bu Haftanın Sözü: “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber… Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?” – Necip Fazıl Kısakürek

**********************************************************************************

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER