TARİKAT YURTLARI VE ONLARIN ETKİLERİ

 Tarikatların varlığını hepimiz biliyoruz ve günümüzde bunun gibi yapılanmalar bir dernek adı altında ülkemizin çeşitli yerlerinde artarak devam ediyor.
Tarikatların kendilerine elaman yetiştirmek için bazı dindar Aileleri ve Devlet yurduna yerleşme hakkı kazanamayan ve kiraya çıkmaya gücü yetmeyen, Ailelerin çocuklarını kullandıkları ortada. Hal böyleyken
 Gençler Üniversite kazanıp çeşitli illerdeki üniversitelere gidecekleri sırada, bir barınma ihtiyacı doğuyor.  Bu barınma ihtiyacını karşılamak için de bazı ailelerin aklına tek şey geliyor; Tarikat yurdu.  Tarikat yurtlarına çocuklarını, çocukların karşı çıkmasına rağmen yerleştiriyorlar. 
Asıl mesele bundan sonra başlıyor  Geçenlerde Fırat Üniversitesi'nde, hepimizi derinden üzen olay meydana geldi. Tıp Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi bir genç, Ailesinin tüm baskılarıyla Elazığ'da Üniversite okumak amacıyla bir tarikat yurduna yerleştirildi, maruz kaldığı durumlardan ötürü canına kıyıp yaşamına son verdi. Cemaat yurdunda psikolojik olarak çok yorulduğunu dile getirerek, şunları söyledi; 
Size bir günümü anlatmak istiyorum. Sabah 06.30’da sabah namazı için kalkıyoruz, sonra okula gidiyorum, sonra 16.30-17.30’a kadar okuldayım. Zaten 17.00 gibi yemek yeniliyor. Sonra akşam namazı var. Ondan sonra bir saat burada kitapları okumak zorundasınız. Ondan sonra yatsı var.  Bunları yapınca saat yaklaşık 8 oluyor ve psikolojik olarak çok yoruluyorsunuz ders çalışamiyorum zorluk çekiyorum, tüm yaşama sevincimi kaybettim diyerek, dairenin bulunduğu apartmanın 7. katından atlayarak yaşamına son verdi. Geride bir mektup ve video bıraktı.
Bundan yaklaşık 1 ay önce de, Antalya'da tarikat yurdunda yemekhanede aşçı tarafından Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi bir genç katledilerek aşçının "Deccalı öldürdüm" diye bağırdığı söyleniyor.
Umudu sönen, geleceği kararan gençlerin ahını neden alıyorsunuz? Neden Cemaatlerin eline bırakıyorsunuz yazık değil mi?
 Yurtlarına hapsedilmiş, gelecekleri elinde alınmaya çalışılan, Aile baskısına dayanamayıp tarikat yurdunda kalan üniversiteli gençlerimiz için artık bir şey yapılmalı. 
Bundan yıllar önce “AKP iktidarı; bütünlükçü yönetim gerekçesiyle, Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı tüm hastaneleri Sağlık Bakanlığına nasıl devrettiyse, aynı gerekçeyle de cemaat ve tarikatlara bağlı öğrenci yurtlarını Milli Eğitim Bakanlığına devretmelidir!” 
Zaruri ihtiyaçtır. Hemde hiç durmaksızın bütün yurtlara el konana kadar yapılmalı.  Bunların yanında hızlı bir şekilde hiç bir öğrenci yurtsuz kalmayacak oranda yurtlarımiz artırılmalıdır.
Gençler ibadetlerini de derslerini de hiç bir baskı altında tutulmadan, devletin yurtlarında en güzel şekilde icra ediyor ve edebilirler.
İlahiyatçı yazar Cemıl Kılıç, tarikatlarla terör örgütü gibi mücadele edilmesini gerektiğini söyleyerek, şöyle söylüyor;
Tarikatlar yasadışı oluşumlardır. 677 sayılı kanunla tarikatlar, tekke ve zaviyeler yasaklanmıştır. Cumhuriyet devriminin en önemli kanunlarından biridir. Bu kanun ödün verilmeden uygulanması gereken bir kanundur. Günümüzde bu kanun uygulanmadığı gibi tarikatlar faaliyet icra ediyorlar. Kurdukları vakıflar ve dernekler aracılığıyla bunu yapıyorlar. Tarikatların mevcudiyeti suçtur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk bütün bunları, olacakları önceden görmüş olacak ki gittiği yerlerde Tarikat ve Cemaatlerin asıl amacını her konuşmasında dile getirmiş.  Atatürk, 31 Ağustos 1925'te Çankırı'da da şunları söyledi: “Tekkeler kesinlikle kapatılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, her alanda doğru yolu gösterecek güce sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin yol göstermesine muhtaç değiliz. Biz, uygarlıktan, bilimden, fenden güç alıyoruz ve ona göre yürüyoruz. Başka bir şey tanımayız, demiş..."
Gençlerimize sahip çıkalım çünkü gelecek onları eliyle şekillenecek. Atatürk'ün de dediği gibi bütün ümidim gençliktedir.