ŞABAN ÇAĞIRAN


TÜRKİYE, KISIR DÖNGÜDEN NASIL KURTULUR?

.


-TCMB verilerine göre, döviz kuru 10 yılda 10 kat artarken, aynı dönemde enflasyon 5 kat arttı. Bir başka ifadeyle, son 10 yıllık dönemde, dolar kuru, TL’ye göre enflasyonun iki katı oranında artış gösterdi. Döviz kurunun bu denli yüksek oranda artmasının temel nedeni, ekonominin yapısal anlamda dışa bağımlı kılınması, cari açığın yüksek seyretmesinin yarattığı baskı ve yanlış ekonomi politikalarıdır.
-Yerli paranın değer kaybetmesi; işletmelerin geleceğe dönük planlarını ve yatırımlarını da oldukça zorlaştırıyor, bütçe dengelerini alt-üst ediyor, reel satın alma gücünün azalmasına, toplam ve kişi başı milli gelirin dolar bazında düşmesine neden oluyor. Döviz kurunun artması ve enflasyonun yükselmesi, şirketler bakımından ise öz kaynakların erimesine ve borçlanmalarda artışa neden oluyor.
-Çözüm; ekonomide kısa-orta ve uzun vadeli yapısal önlemlerin alınarak, kur üzerindeki cari açık baskısının azaltılması, dışa bağımlılığın minimuma indirilmesi, eğitim-teknoloji ve verimliliğin ön plana çıkarılması, demokrasi-adalet-hukuk sisteminin iyi işletilerek güven ortamının yaratılmasından geçiyor.

Ekonomide her şey belirli bir denge üzerine kuruludur. Dengede kalmanın ise belirli-temel kuralları vardır. Ya bu kurallara ince ayar bir şekilde uyar ve dengede kalırsınız ya da uymaz dengeyi bozarsınız. İktisadi kurallar, diğer bilimlerden farklı olarak, yer ve zamana, hatta psikolojiye bağlı olarak değişik sonuçlar üretebilir. Alınacak tedbirlerin sonuç vermesi çok sayıda değişkene bağlıdır.
Örneğin, piyasayı düzenleyici bir tedbiri zamanında almazsanız çok şey kaybedebilir, alırsanız çok şey kazanabilir ya da en azından kaybetmeyebilirsiniz. Yakın geçmişte, iktidar bürokrasinin faiz yükseltme konusunda, beklentilere paralel olarak zamanında gerekeni yapmaması, yerli paramızın önemli ölçüde değer kaybetmesini ve adeta iktisadi kırılmayı beraberinde getirdi. Döviz kurunun artması, TL’nin değer kaybetmesi ise bir birim ihracat yapmak için 0,70 birimin üzerinde ithalat yapmak zorunda olan ekonomimizin yapısal sorunlarını derinleştirdi, maliyetleri ve enflasyonu artırmış, halkı iyice yoksullaştırdı. Bu durum işletmelerin öz kaynaklarının da reel gerilemesine yol açtı.

YERLİ PARANIN DEĞER KAYBETMESİ, YAKIN GELECEKTE DE KAÇINILMAZDIR

Son 5 yıllık dönemde, yılsonları itibariyle Merkez Bankası dolar döviz alış kuru; 2018’de 5.28, 2019’da 5.94, 2020’de 7.41, 2021’de 13.3, 2022/9’da ise 18.43 TL oldu. 5 yıl öncesine göre TL’ye göre dolar kuru 3.1 katına erişti. Son 10 yıllık döneme bakıldığında ise 2012 sonunda 1.77 olan dolar kuru 18.4 seviyesine çıkarak, yerli paramız karşısında 10,3 kat değer kazandı.
TCMB verilerine göre, döviz kuru 10 yılda 10 kat artarken, aynı dönemde enflasyon 5 kat arttı. Bir başka ifadeyle, son 10 yıllık dönemde, dolar kuru, TL’ye göre enflasyonun iki katı oranında artış gösterdi. Döviz kurunun bu denli yüksek oranda artmasının temel nedeni, ekonominin yapısal anlamda dışa bağımlı kılınması, bunun sonucu olarak cari açığın dönemler boyunca yüksek seyretmesinin yarattığı baskı ve yanlış ekonomi politikalarıdır. Cari açık baskısı devam ettikçe, ithalata bağımlılığı azaltacak yapısal önlemler ve buna ek olarak siyaset-demokrasi ve hukuk alanlarında güven tesis edilmedikçe yerli paranın değer kaybetmesi yakın gelecekte de kaçınılmazdır.
Yerli paranın değer kaybetmesi; işletmelerin geleceğe dönük planlarını ve yatırımlarını da oldukça zorlaştırıyor, bütçe dengelerini alt-üst ediyor, reel satın alma gücünün azalmasına, toplam ve kişi başı milli gelirin dolar bazında düşmesine neden oluyor. Döviz kurunun artması ve enflasyonun yükselmesi, şirketler bakımından ise öz kaynakların erimesine ve borçlanmalarda artışa neden oluyor.

ADALETİN ZAYIF OLDUĞU EKONOMİLERDE AZ GELİŞMİŞLİK DÖNGÜSÜNÜ KIRMAK İMKANSIZDIR

Demokrasi ve insan haklarına yeterince önem vermeyen, adil ve şeffaf olmayan, adaletin zayıf olduğu ekonomilerde az gelişmişlik döngüsünü kırmak neredeyse olanaksızdır. Ülkemiz bu şansı 2010’lu yıllarda yakalamak üzereyken, ne yazık ki kaçırdı. Zira yönünü demokrasiye (özgürlük vaatleri, Avrupa Birliği üyeliği, şeffaflık, adalet, hukuk vs. hepsinden uzaklaşıldı) çevirmeyi reddetti. Dikkat edilirse ekonomideki sapmalar da ağırlıklı olarak bu yıllarda başladı.
TCMB verilerine göre; tüm sektörler toplamında, şirketlerin TL bazında öz kaynaklarının aktif toplamına oranı son 10 yıllık dönemde (2012-2022) %41’den %25’e düşerek, %39 oranında geriledi. Aynı dönemde, dönem işletme karlarının öz kaynaklar içindeki payı da %3’ten yüzde 2’ye düşerek %33 oranında azaldı.

ENFLASYONİST DÖNEMLERDE ŞİRKETLER, UZUN VADELİ BORÇLANMAYI TERCİH EDİYOR

Diğer yandan, yine aynı dönemde, şirketlerin kısa ve uzun vadeli borçlarının, toplam aktifler içindeki payı %59’dan %75’e yükseldi. Bu oran oldukça yüksek bir orandır. Kısa vadeli borç oranı %43’ten %48’e çıkarken, uzun vadeli borç oranı %16’dan %26’ya çıktı. Enflasyonist dönemlerde şirketlerin borçlarının arttığı ve özellikle uzun vadeli borçlanmayı tercih ettikleri görülüyor.Ülkemizdeki son on yıllık dönemde, dolar bazında; şirket aktif toplamları %30, dönem karları ise dolar bazında %44 oranında küçüldü. Bu durum, gerçek anlamda reel olarak erime anlamına gelmekte, şirketlerin uluslararası alanda rekabet etme gücünü zayıflatıyor, şirketlerin yok pahasına yabancıların eline geçme potansiyelini arttırıyor.

ÇÖZÜM; DEMOKRASİ-ADALET SİSTEMİNİN İYİ İŞLETİLEREK GÜVEN ORTAMI YARATILMASI

Özetle, yerli paranın yabancı paralar karşısında zayıflaması; enflasyonu artırıyor, şirket aktifleri, öz kaynakları ve karlılıklarını önemli ölçüde azaltıyor, borçlarını artırıyor, bu da şirketlerin yok yere elden çıkarılmasına neden olacak bir durum yaratıyor. Çözüm; ekonomide kısa-orta ve uzun vadeli yapısal önlemlerin alınarak, kur üzerindeki cari açık baskısının azaltılması, dışa bağımlılığın minimuma indirilmesi, eğitim-teknoloji ve verimliliğin ön plana çıkarılması, demokrasi-adalet-hukuk sisteminin iyi işletilerek güven ortamının yaratılmasından geçiyor.

FİNANS

KOSGEB'in yeniden kurgulanan Girişimcilik Destek Programı'nın ayrıntıları belli oldu

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığının (KOSGEB) yeniden kurgulanan Girişimcilik Destek Programı'nın ayrıntıları belli oldu.

FİNANS

Hububat ihracatı ilk 4 ayda 4 milyar dolar oldu

Hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü, bu yılın ilk 4 ayında 4 milyar dolarlık ihracat yaptı.

BİLİM ve TEKNOLOJİ

Neuralink, ilk kez insan kafatasına yerleştirilen çipte sorun yaşandığını açıkladı

Elon Musk'ın kurucusu olduğu Amerikan nöroteknoloji firması Neuralink, ilk kez bir insanın kafatasına yerleştirdikleri çipin beyinden ayrılmaya başladığını bildirdi.

BİLİM ve TEKNOLOJİ

"AI’NTEP Yapay Zeka Festivali" Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde gerçekleştirildi

“AI’NTEP-Yapay Zeka Festivali” yoğun bir katılımla HKÜ Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.