Türkiye’de son yıllarda boşanma sürecindeki kadınlar, ayrılma isteklerini tamamlamadan eşleri tarafından cinayet sonucu hayattan koparılmaktadır. Diyarbakır’da yaşanan olayda İlayda Alkaş, evine girdiği sırada birlikte yaşadığı C.A. tarafından silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Benzer şekilde, Sur ilçesinde dini nikahlı eşi tarafından vurulan 5 aylık hamile Helin Eren ve ticari takside boşanma sürecindeki eşi tarafından öldürülen Nazlı Demir gibi birçok kadın şiddet ve silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmektedir.
Klinik psikolog Özlem Soysal, boşanma sürecindeki kadın cinayetlerinin toplumsal bir yara haline geldiğini vurgulayarak, erkeklerin boşanmayı kabullenmekte zorlandığını belirtmiştir. Soysal’a göre, erkekler kadınları bir mülk gibi gördükleri için ayrılık durumunda öfkeye kapılmakta ve ataerkil yapıdan kaynaklı olarak boşanmayı reddetmektedirler. Soysal, bu cinayetlerin sadece bireysel psikoloji ile açıklanamayacağını, aynı zamanda ataerkil yapının, kültürel unsurların, kadın-erkek eşitsizliğinin ve yetersiz hukuki yaptırımların da etkili olduğunu ifade etmiştir. Soysal, bu tür olayların önüne geçebilmek için erkeklerin duygularını ifade etmeyi, öfke yönetmeyi öğrenmeleri gerektiğini ve hukuki sistemin caydırıcı cezalar ile desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Kadınlar, boşanma süreçlerini tamamlamadan cinayete kurban gidiyor
Türkiye'de son yıllarda boşanma sürecindeki kadın cinayetleri toplumsal bir soruna dönüşmüştür. Boşanma aşamasındaki kadınlar eşleri tarafından şiddet ve silahlı saldırılar sonucu hayatlarını kaybetmektedir. Klinik psikologlar, bu cinayetlerin sadece bireysel psikolojik sorunlardan değil, toplumsal ve kültürel problemlerden kaynaklandığını belirtmektedir. Erkeklerin boşanmayı kabul etmekte zorlandığı, ataerkil ve kültürel yapının kadının alt konumda tutulmasının bu tarz şiddet olaylarına zemin hazırladığı vurgulanmaktadır. Toplumda erkeklerin duygularını ifade etmeyi öğrenmeleri ve kadını eşit bir birey olarak görmeleri gerektiği dile getirilmektedir.
