Yemek yerken fonda çalan müziğin sadece ortamı güzelleştirdiğini mi düşünüyorsunuz? Oysa işin aslı, kulağınıza gelen ritimlerin kaşığınıza kadar etkisi var. Bilim dünyası yıllardır bu sorunun peşinde: Müzik, ne yediğimizi, ne kadar yediğimizi, hatta yemeğin tadını nasıl algıladığımızı etkiler mi? Cevap: Evet. Hem de düşündüğümüzden çok daha fazla.
Tat Sadece Damakta Değil, Kulakta da Başlar
Yediğimiz yiyeceklerin tadını belirleyen en temel duyu elbette tat alma duyusudur. Ama tat, tek başına karar verici değil. Görme, koku alma, dokunma ve ses — yani işitme — de lezzet algısına etki eder. Bu bütünsel yaklaşımı inceleyen disiplin “nörogastronomi” olarak adlandırılıyor ve beynimizin tat algısını nasıl şekillendirdiğine dair bilgiler sunuyor.
Charles Spence adındaki Oxford Üniversitesi profesörü, yaptığı araştırmalarda yüksek tempolu, enerjik müziklerin insanların daha hızlı yemek yemesine sebep olduğunu; buna karşın klasik müzik gibi yavaş ve melodik tınıların yeme süresini uzattığını gösterdi. Üstelik bu sadece tempo ile ilgili değil; müzik türü, ses seviyesi ve duygusal ton bile önemli.
Hızlı müzik, hızlı yemek
Fast food restoranlarında neden hep enerjik, hızlı tempolu müzikler çalındığını düşündünüz mü? Çünkü bu müzikler, yeme süresini kısaltıyor. İnsanlar daha hızlı yiyor, dolayısıyla masa dönüşümü artıyor ve işletmenin kârı yükseliyor. Bunun farkında olmayan müşteri ise, aslında hem daha fazla hem de daha az farkında olarak yiyor.
Daha da ilginci: Hızlı müzik eşliğinde yemek yiyen bireyler, genellikle daha yağlı ve kalorili gıdalara yöneliyor. Bunun arkasında stres hormonlarının ve ani karar alma dürtüsünün devreye girmesi var. Beyin, hızla tüketilen yemek sırasında doyduğunu anlamakta zorlanıyor.
Klasik müzik, daha az yemek ve daha az tatlı
Klasik müzik, yavaş caz ya da akustik ezgiler eşliğinde yemek yiyen bireylerde daha uzun süreli çiğneme ve daha küçük lokmalar gözleniyor. Beyin, sindirim sürecine daha uyumlu bir şekilde giriyor. Ayrıca yapılan bir deneyde, yavaş tempolu müzik eşliğinde tatlı tüketiminin ciddi ölçüde azaldığı bulunmuş. Müzik, iştah yönetiminde gizli bir denetleyici gibi davranıyor.
Ses, tatlıyı bile değiştiriyor
2010’lu yıllarda yapılan bir başka araştırmada ise “yüksek frekanslı sesler” eşliğinde çikolata yiyen bireylerin, çikolatayı daha tatlı algıladıkları görülmüş. Aynı çikolata, “düşük frekanslı” bir fonla tüketildiğinde daha acı ve yoğun algılanmış. Yani müzik, yalnızca yeme davranışımızı değil, tadı algılayış biçimimizi bile değiştirebiliyor.
Ne yapmalı?
Evde yemek yerken seçtiğimiz müzikler, yeme davranışımızı yeniden şekillendirebilir. Aşağıdaki öneriler, daha farkındalıklı ve sağlıklı bir yemek deneyimi için faydalı olabilir:
- Yavaş tempolu, huzurlu müzikler seçin. Klasik müzik, akustik veya doğa sesleri tercih edilebilir.
- Yemek yerken müzik dinleyecekseniz, ses seviyesini düşük tutun. Gürültü, sindirimi zorlaştırır.
- Dışarıda yemek yerken çalan müziğe dikkat edin. Hızlı tempolu ortamlarda porsiyon kontrolü yapmaya çalışın.
Müzik sadece bir arka plan değil; yemek masasında aktif bir oyuncudur. Bizi yönlendirir, iştahımızı şekillendirir, hızımızı ve seçimlerimizi etkiler. Sesin gücünü sadece kulaklarımızda değil, tabağımızda da hissetmeye başladığımızda, daha bilinçli ve sağlıklı bir beslenme mümkündür.
YORUMLAR